625 gündür İsrail kepazeliği sürüyor. Mutlak kötülük Siyonizm, pervasızca sürdürdüğü Gazze soykırımında derin bir kısır döngünün içerisinde kontrolsüzce her tarafa saldırıyor.

Gazze’nin ardından Filistin’in diğer şehirlerine, Lübnan’a, Yemen’e ve Suriye’ye saldıran İsrail hızını alamayıp şimdide İran’a saldırdı. Sapkın düşüncesinin tezahürü ve hard Siyonist kadroların İsrail ve küresel siyasette kurdukları hegemonya ile hedeflerine ulaşma psikozu ile kontrolsüz bir noktaya doğru evirildiler.

Uzun yıllardır sürdürdükleri işgal ve hazırlık sürecinin tamam olduğunu ve artık büyük saldırının başladığına olan yüksek inançları ile dünyayı ateşe vermeye kararlılar. Aslında Aydınlanma dönemiyle var ettikleri modern dünya paradigması, çıkardıkları iki dünya savaşı, yalanlar üzerine kurdukları holokost propagandası, var ettikleri soğuk savaş dikotemisi hepsi bu açık saldırı içindi. Kurdukları yenidünya düzeni kendilerine vaad edildiğine inandıkları bir dünya için verecekleri nihai bir saldırı hatırına idi. Bugün bunu tüm açık kaynaklardan en rahat şekilde ifade ediyorlar. Aslında diyorlar ki, bizim var ettiğimiz bu modern dünya sistemi var ya o koca bir yalandır. Pozitivist bilimcilik, demokrasi, uluslararası normlar, hümanizm, uluslararası hukuk, modern devlet paradigması, demokrasi vd. işte tüm bunların hepsi bir yalandır hatta kuyruklu yalan.

İşte bu kuyruklu Küresel Siyonist Emperyalist yalana tüm dünya inandı. Ya gerçekten inandı, ya da inanmak istedi. Peki ne için? konfor için ya da welfare state huzurlu refah devletleri olsun için.

Modern Dünya Düzeninin bir kurultu olduğu ve Küresel Emperyalizmin patronu Siyonizm eliyle işletildiğini en çok ifade eden Rahmetli hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan (R.A) oldu. Hatta o kadar çok tekrar etti ki; amaaan siz Milli Görüşçüler Siyonizm ile kafayı bozmuşsunuz ve her taşın altında onu arıyorsunuz diyenler oldu. Aslında doğru Milli Görüşçü olmak tam da böyle bir şeydi. İslam Birliğini mutlak ideasının merkezine koyan Milli Görüş modern dünya sistemi olarak önümüze konulan Siyonist tezgâhla mücadeleyi bu birliği inşa etmenin hem şartı hem zorunlu bir aşaması olarak gördü. Yani Milli Görüş söylendiği gibi Siyonizm ile kafayı bozmuş ve her taşın altında onun olduğuna inanan bir ideayı sürdürdü. Aslında biraz daha genişletirsek tüm mücadelenin İslam medeniyetinin var oluşunun, milletimizin bir mefkuresi ya da kızıl elması olarak Türk İslam devlet ve toplum nizamının en yüksek bir temsille var olmasının mutlak şartını Siyonizmi yok etmek olarak açıklamaya gayret etti.

Milli Görüş tam olarak; Türk milletinin bugün var oluşsal mutlak ideası olarak “Siyonizm yok edilmedikçe, Siyonistler ortadan kaldırılmadıkça bize ve dünyaya huzur yoktur” diyerek tanımlamaktadır.

Yukarıda ifade ettiğimiz kuyruklu Siyonist yalanlar dünyada, propaganda aygıtları eliyle, modern işgal edilmiş devletler gücü ile, sermayenin iktidarı ile tüm dünyada etkili bir tahakküm sağlamış ve kendini ustalık içinde gizlemeyi başarmıştır. Hatta Holokost üzerine var ettiği imaj elbisesi ile dünyanın en mağdur toplumu! olma sıfatına bile nail olduğu söylenebilir. Hatta ürettiği sinema ve belgesel içerikleri ile dünyanın en sevimli antropolojik, sosyolojik, kültürel topluluğu ünvanını bile almıştır yer yer.

Fakat bugün yeni bir dünyaya uyandık. Bu yenidünya’nın adı Post Gazze’dir. Çünkü bir avuç Gazze’li canları ile takas ederek, tarihin en büyük istişhad eylemi ile bu aşağılık kuyruklu Siyonist yalanı ayakları altına almışlardır ve yeni bir küresel idrak oluşturmuşlardır. Siyonistler kendi toplumları da dahil olmak üzere tüm dünya insanlığı için naylondan bir dünya var etmişlerdir. Yalan, imaj ve inşa edilmiş bu yenidünya düzeni ile var ettikleri idrakle birlikte her alanda ürettikleri mamullerle bezenmiş ve istila edilmiş bir dünya.

İşte bu naylondan gerçeklik, Gazze’nin ateşi ile erimektedir. Tüm insanlığın önünde gerçekleşen Gazze süreci insanlık için yeni yepyeni bir tazelenme imkânını zorlamaktadır. Sadece Müslümanlar için değil aynı zamanda insanlık yeni bir idrak sürecine doğru sürüklenmektedir. Gerçeklikle yüzleşmek ya da konforunu sürdürerek Siyonizm tarafından yaratılmış dünyaya inanmak arasındaki tercihi yapmak zorunda kalacaktır.

Birinci aşama Gazze’deki insanların mücadelesinin yakıcı etkisidir. Bir avuç Gazze’li mahkûm edilmiş mümin şehirlerinden çıkarak bir isyan dalgası başlatmışlardır. Bu isyanı anlam ve yöntem olarak tüm dünyanın gözü önünde oldukça meşru bir içerikte tartışmakta ve gelişmelerden ve anlamlı gerekçeden tüm insanlığı haberdar etmektedirler. Ardından İsrail mert savaş çağrısına aşağılık bir kuralsız şiddet ile cevap vermiştir, sivillerin soykırımı ile. Savaş hukukunun gerektirdiği bir savaş yerine korkaklara -Siyonizm’e- yakışan bir soykırımla. Fakat bu açık ve net süreç İslami Hareketin ve Gazze’nin murabıtlarının gayreti ile tüm dünyanın gözü önünde olmuştur. Her an, her gelişme anında dünyaya anlatılmış ve bu güçlü anlatış sayesinde tüm dünya kaçamayacağı bir şekilde ilk aşamaya ulaşmıştır ki bu aşama YÜZLEŞME aşamasıdır.

Bu yüzleşme aşaması İsrail’in saldırganlığını artırması ve özellikle küresel ortaklarını sürece dahil etmesi ile global bir boyut kazanmıştır. Ya bendensin ya ötekinden baskısı, yeni modern dünya sisteminin siyasal ve yönetimsel rezaletini açıkça ortaya koymuştur. Kendi ulus devletinin anlamını yükselten, devletine ve demokrasisine büyük anlamlar yükleyen, idaresine toz kondurmayan ülkelerin halkların Gazze’deki gelişmeler karşısında şaşkına dönmüşler ve ne yapacaklarını şaşırmış bir haldedirler. Biraz korku, çokça belirsizlik içinde bir anlam krizi. Bu halklar için ve özellikle yüksek demokrasi ve refah devletinin anlamına sığınanlar için büyük bir travmatik hayal kırıklığıdır. Devletlerinin aslında kendilerine ait olmadığı, hukuk, insan hakları ve demokrasiyi modern dünyanın alametifarikası olarak görenlerin yanıldığı yeni bir gerçeklik. Modern dünya sisteminin işte derin krizi ve bu krizi açıkça yaşayan halklar. Bu halklar yüzleşmenin ardından bir travma oradan belirsizlik korkusu ve ardından yeni bir İDRAK aşamasına evirilmek zorunda kalmaktadırlar. Yenidünya hangi değer üzerine oturacak ve yaşam hangi norm ve değer sistemi ile devam edecektir.

İşte bu yeni idrak insanları yeni ve güçlü bir İRADE’nin oluşmasına sevk etmektedir. Bu güçlü ve yeni küresel irade, adil bir nizamın kurulması için alemde yeni bir ERDEM’li ittifakı zorlamaktadır.

İşte oluşan yeni antisiyonist irade, erdemli bir konvansiyonel aklı ve EYLEMLİLİK durumunun güçlü imkanını oluşturmaktadır. Gerçek, yalın, temiz bir irade ve erdemli eylemsellik; POST GAZZE’nin yeni ve güçlü imkânı ve temrinidir.

İşte March To Gaza yürüyüşü böyle bir hikâyenin doğal imkânıdır. Kriz masası ve koordinasyon sürecine davet edildiğimiz küresel Gazze yürüyüşü ortak temiz iradenin en güçlü temsillerinden biri olmuştur. 54 ülkeden insanın ortak bir yerden talimat almadan ulaştıkları ortak bilinç ile var ettikleri bu muazzam yürüyüşün kendisi Küresel bir erdem duruşu olarak tarihe geçmiştir.

Açık kaynaklardan yapılan çağrıya, başvuran katılımcıların dahil edildiği yürüyüş Gazze ablukasının kaldırılması amacıyla Refah kapısına Mısır üzerinden yürümeye hedefli inançlı ve inatçı bir yürüyüş olarak herkesin kalbinde kodlanmıştır. Siyonizm’in yarattığı naylon gerçeklikten çıkan, narkozdan kurtulan her dünya vatandaşı cesaret ve cesametine bağlı olarak bu aşamaya ulaşacaktır. Kendinden zuhur eden bir doğal diyalektik ile özgürleşen iradenin evrensel düzlemde ulaştığı nokta çok anlamlıdır. İşte March To Gaza yürüyüşü bu özgür iradelerin oluşturduğu bir sivil ordudur. Bu aşama İsrail’in en çok korktuğu aşamadır. Küresel meşruiyetini, devlet olabilme imkân ve kabiliyetini kaybeden İsrail, iki yüz yıldır var etmeye çalıştığı imajını elleriyle yıkmış, bununla beraber dünyanın muvazenesini de yok etmiştir. Bugün hırsla sağa sola saldırması, içine girdiği kısır döngü ile çok ilişkilidir.

March To Gaza ekibi çok iyi kurdukları stratejiye alanında yetişmiş pek çok insanı da davet ederek, zengin bir sivil kadro oluşturmuşlardır. Mısır’ın dış ve iç korkularının da etkisi ile belirsiz bir tavır içinde bıraktığı süreç, topluluğun İsmailiye bölgesine kadar ulaşmasına imkân sağlamıştır. Mısır’ın kararsızlık halinin katılımcıların uluslararası çeşitliliğinden kaynaklandığı ve hiçbir kriminal emare bulamaması ile yakın ilişkisi vardır. Buna rağmen batılı katılımcıları görmezden gelerek, stigmatize ettiği Türkiye, Tunus ve Cezayir vatandaşlarını merkeze alarak yaptığı açıklamalar ise kriz masamız tarafından dikkatle takip edilmiştir. Özellikle Türkiye vatandaşlarını merkeze alarak yapılan açıklamalar dikkatle takip edilerek yürüyüş komitesi tarafından çok titiz adımlar atılmış ve Türk delegasyonu saldırılardan kaynaklı küçük yaralar dışında büyük bir maliyetle karşılaşmamışlardır. Büyük zulümler neticesinde sindirdiği Mısır toplumunun galeyana gelmesi ya da İsrail tarafından eleştirilme korkusu ile Sisi’nin günahlarının çok az bir kısmına kefaret olacak bir imkânı teptiğini de hatırlatmak gerekir. Bir despotun ve katilin yapabileceği bilindik bir davranış biçimidir ortaya koyduğu.

Yürüyüşün yarattığı küresel dalga ile geniş sivil taban, milyarlık bir kütleye ulaşmış durumdadır. Devletlerden ve uluslararası kuruluşlardan medet uman halklar, daha büyük bir güce erişerek sivilliğin gücüne ulaşmışlardır.

Zira sivil güç güçlerin en özgürü, özgünü ve iradi olanıdır. Bu güç İsrail’in meşruiyetine milyarlık bir zeminde tartışmıştır. Bu yürüyüşe teknik olarak on bin insan katılmış olsa bile dünyada idraki billurlaşan her bir birey oturduğu yerden bir adım atmış durumdadır. Bu küresel bir isyan dalgasıdır, March To Gaza bu küresel dalgayı başlatmıştır.

Bu küresel dalga daha az devlet, daha çok birey odaklı yeni bir sivil isyan hareketidir.

Biz de bu büyük isyan hareketinin kriz ve koordinasyon kadrosunda olduğumuz için hamd ediyoruz.