Kıbrıs, tarih boyunca doğu ile batı arasında köprü olmuş; bu yüzden de daima stratejik bir hedef haline gelmiştir.
Ne var ki bugün de adanın güneyi, artık yalnızca bir ada devleti değil, Batı’nın ve İsrail’in askeri garnizonu haline gelmiş durumda.
Haritaya baktığınızda tablo çok açık: İngiltere’nin Akrotiri ve Dhekelia üsleri, ABD’nin istihbarat merkezleri, Fransa’nın deniz karakolu, İsrail’in ortak operasyon noktaları…
Güney Kıbrıs, bağımsız bir devlet gibi değil; küresel güçlerin Doğu Akdeniz’deki “ortak üssü” gibi duruyor.
İngiltere’nin kalıcı gölgesi
Akrotiri ve Dhekelia üsleri, İngiliz sömürgeciliğinin bugüne uzanan en somut işaretleri…
Irak’tan Suriye’ye kadar pek çok saldırının kalkış noktası burası oldu.
ABD askerlerinin de konuşlu olduğu Akrotiri, adeta bir “Orta Doğu karargâhı” işlevi görüyor.
Fransa enerji için geldi
Fransa’nın Mari Deniz Üssü, bölgedeki enerji hatlarının askeri sigortası.
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yataklarını kimin çıkaracağına dair kavga, Fransız gemilerini Kıbrıs’a taşıdı.
Yani mesele sadece savunma değil; doğrudan enerji çıkarlarını silahla garanti altına alma girişimi.
ABD ve İsrail’in göz kulak ağı
Cape Gata ve Ayios Nikolaos istihbarat üslerinden Suriye, Lübnan, Gazze ve hatta İran’a kadar geniş bir alan dinleniyor.
Troodos Dağları’ndaki elektronik üs, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin tüm hareketliliğini kayıt altına alıyor.
Bu sadece üslenme değil, doğrudan bir istihbarat kuşatması…
İsrail’in ileri karakolu
İsrail için Kıbrıs, artık ikinci bir güvenlik duvarı.
Güney Kıbrıs’taki tesisler, Gazze saldırılarında da kullanıldı, Suriye ve Lübnan operasyonlarında da…
Tel Aviv, Kıbrıs sayesinde yalnızca kendi sınırlarını değil, bölgeyi de kontrol altında tutmaya çalışıyor.
Türkiye’ye ve bölgeye tehdit
Peki bu tablo ne anlama geliyor?
Çok basit;
Güney Kıbrıs’tan kalkan bir savaş uçağı, birkaç dakika içinde Anadolu’nun içlerine ulaşabilir.
Radarlar, Türk ordusunun nefesini sayar gibi hareketlerini takip edebilir.
Bir kriz anında bu üsler, Batı’nın Anadolu’ya dönük saldırı hattına dönüşebilir.
Son söz
Bugün Güney Kıbrıs’ın fotoğrafı şudur: Batı’nın garnizonu, İsrail’in ileri karakolu, Türkiye’nin ve İslam dünyasının kuşatma hattı.
Bu tabloyu görmezden gelmek mümkün değil.
Kıbrıs meselesini sadece “iki toplum arasındaki siyasi ihtilaf” olarak okumak, büyük resmi kaçırmak olacaktır.
Güney Kıbrıs, Batı’nın Doğu Akdeniz’deki uç karakolu olmuştur.
Ve bu, sadece Kıbrıs Türklerini değil, Türkiye’yi, bölgeyi ve tüm İslam dünyasını ilgilendiren bir tehlikedir.