Muslim Port Haber Merkezi | Yunus Emre Kaynak

Muhammed Sanduka, şuan 15 yaşında olan ikinci oğlu doğmadan önce evini Mescid-i Aksa'nın gölgesinde inşa etti.

Ancak işgalci İsrail Eski Şehir'in manzarasını bozduğu gerekçesi ile evini yıkma kararı aldı.

Tezgah montajcısı olan 42 yaşındaki Sanduka, işte olduğu bir gün evlerine müfettişlerin geldiğini ve karısına iki seçenek sunduklarını söyledi. 'Evi yıkın, yoksa hükümet olarak sadece yıkmakla kalmaz, aynı zamanda masrafları için 10.000 dolar fatura keseriz' demişlerdi.

Sanduka, 'İsrail'in işgali altında yaşayan Filistinliler için hayat böyledir. Her zaman kapılarının çalınmasından korkarlar.' dedi.

Altı Filistinli ailenin Kudüs'te bulunan Şeyh Cerrah mahallesinde evlerinden çıkarılması, işgalci İsrail ile Gazze arasındaki son çatışmaların alevlenmesine neden oldu ve birçok protestoya yol açtı. Ancak yaşanan son olaylarda, İsrail'in 1967 yılında işgal ettiği topraklar, Batı Şeria ve Kudüs'te yaşayan yaklaşık üç milyon Filistinlinin yaşadığı zulümler uluslararası bir ilgi gördü.

Çoğunlukla, İsrail işgalinin korkusuna ve onursuz saldırılarına belirsizlik içinde katlanmak zorunda kalan Filistinliler, dünyanın önemsemediği sessiz dönemlerde bile, sürekli olarak imkansızlıklar ve aşağılamalar, acı verici seçimlere zorlayan bürokratik kontroller ve ikinci yarım yüzyılında bulunan askeri yönetim altında işgalin zalimliğini yaşamaya devam ediyorlar.

İşgal Politikaları ve Yıkım

Filistin'de yaşayan hiçbir ev sahibi, kod uygulama memurunun ziyaretini hoş karşılamaz. Ancak Filistinlilerin inşaat ruhsatı almayı neredeyse imkansız bulduğu ve çoğu evin ruhsatsız inşa edildiği Kudüs'te durum tamamen farklıdır ve cezası genellikle yıkımdır.

Muhammed Sanduka, Eski Şehir'in doğu surlarından hemen aşağıda, Mescid-i Aksa'yı ve Zeytin Dağı'nı ayıran vadide büyüdü.

19 yaşında evlendiğini ve babasının evine taşındığını belirten Sanduka, daha sonra evi genişletmeye başladığını söyledi.

'Yeni taş duvarlar zemin alanını üçe katladı. Fayans döşedim, alçıpan yaptım ve rahat bir mutfak hazırladım. Yaklaşık 150.000 dolar harcadım. Toplamda ise altı çocuğum oldu.'

2016'da işgalci belediye çalışanları Bay Sanduka'nın kapısına bir adres işareti astılar. Bunun üzerine özgür bırakıldıklarını hissettiklerini söylediler.

Ama İsrail istikrarlı bir şekilde işgale devam ediyordu. Devlet parkları otoritesi, Batı Şeria ve Kudüs üzerindeki Yahudi kontrolünü ve işgal yerleşimlerini genişletmeyi amaçlayarak, Eski Şehir'i çevreleyen bir park için hazırladıkları projeyi gerekçe gösterdi ve ruhsatsız evleri birbiri ardına yıkmaya başladı.

Şimdi sıra Muhammed Sanduka'daydı.

Belediyenin planları evin bir köşesinin gelecekteki bir tur otobüsü otoparkına dönüşeceğini gösteriyordu.

Bir işgal otoritesi yetkilisi olan Zeev Hacohen, Bay Sanduka'nın mahallesini silmenin "İncil günlerinde olduğu gibi" Eski Şehir'in manzarasını geri getirmek için gerekli olduğunu söyledi.

Muhammed Sanduka bir avukat tuttuğunu ve dua etmeye başladığını söyledi. Ama birkaç ay sonra işte olduğu günlerden birinde kapısı tekrar çalındı ve bu sefer, karısı ona ağlayarak, bir polis memurunun geldiğini söylemişti.

Gece Baskınları

'Kapı çalmak her zaman sadece bir kapı çalma değildir.'

50 yaşındaki Bedir Ebu Alia, gece iki sularında Batı Şeria'nın üzerinde bulunan El Mughrayyir köyündeki komşusunun evine giren askerlerin sesleriyle uyandığını söyledi.

Kapısına vardıklarında, tanıdık bir ritüel ortaya çıktı: Çocukları yataktan çıkarıldı. Herkes dışarıya sürüklenmişti. Askerler kimlik topladılar, hiçbir şey açıklamadılar ve evi yağmaladılar. İki saat sonra yan komşudan gözleri bağlı bir genci de alarak gittiler.

Dört gün önce İsrailli bir keskin nişancının taş atan Filistinli gençlerin arasında dolaşan bir genci vurarak öldürdüğü bir protestoya katılmıştı.

Al Mughrayyir, cuma günleri düzenli protestolara devam eden birkaç köyden biriydi. İşgalci yerleşimcilerin, Filistinli köylülerin bazı tarım arazilerini yağmalaması ve ağaçlarını kesmesi sonrası başlayan protestolar bir çocuğun şehadeti sonrası yeni bir toplanma çığlığına dönüşmüştü.

İşgal güçleri ise, daha güvenli olduğu için geceleri Filistin evlerine baskın düzenlediğini ve sözde militanlığı kontrol altında tutmayı amaçlayan rutin baskınlarda silah aramak için onları yağmaladığını söyledi.

'Elimizde Sadece Taşlar Var'

Ebu Alia, 'Ama baskınlar ve işgal politikaları protestolara da ilham veriyor' dedi.

Ebu Alia, oğlunu karanlıkta dışarıda gördüğü anları anlatırken "korktu, askerler yüzünden ağladı ve onu korumak için hiçbir şey yapamadım" dedi.

"İntikam almak, kendini savunmak istemeni sağlıyor." diye devam etti. "Ama kendimizi savunacak hiçbir şeyimiz yok."

"Bir M-16 alıp her yerleşimciyi öldüremeyiz. Elimizde sadece o taşlar var. Bir kurşun seni anında öldürebilir. Küçük bir taş pek bir şey yapmaz. Ama en azından bir mesaj gönderiyorum."

İşgal güçlerinin yanı sıra işgalci yerleşimciler de Filistinlilere saldırılarına devam ediyor. Al Mughrayyir'in hayati gelir kaynağı olan yüzlerce zeytin ağacını kesen işgalciler bir camiyi ateşe verdiler ve arabalara zarar verdiler. 2019'da bir işgalci köylülerden birini sırtından vurarak öldürmekle suçlandı. Dava ise hala devam ediyor.

Bölünmüş Bir Aile

Mecide el-Recebi için işgal acısı asla geçmeyecek.

İki kez boşanan 45 yaşındaki el- Recebi, işgalci İsrail'in Filistinlilere nereli olduklarına bağlı olarak farklı şekillerde davrandığını ve beş çocuğundan ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.

Batı Şeria'da, El Halil'de büyüdü. Ancak her iki eski kocası da Kudüs'te ikamet ediyorlardı ve bir İsrail vatandaşının gidebileceği her yere gitmelerine izin veriliyordu. Çocuklar da Kudüslülerin mavi kimliklerine sahip oldular. Ancak onunkisi Batı Şeria yeşili olarak kaldı.

Her iki kocası da Kudüs şehir sınırları içinde ama İsrail'in güvenlik bariyerinin hemen dışında kanunsuz bir gecekondu mahallesi olan Şuafat mülteci kampında yaşıyordu. Evleneceğini sanıyordu. Bunun yerine, kocalarının "beni her zaman aşağı hissettirdiğini" söyledi.

İsrailli Güvenlik Liderleri: Savaş Çıkmaza Girdi İsrailli Güvenlik Liderleri: Savaş Çıkmaza Girdi

Merhameti Olmayan İnsanların İşgali Altında!

İkinci boşanmadan sonra, beş çocuğu da mavi kimlikleriyle büyütmek için yeşil kimliğiyle kendi başına kaldı. Bu ayrımın hayati tehlike arz ettiğini belirtti.

Çocukları artık daha büyüktü, ancak ayrım da aynı şekilde hissediliyordu.

Çocuklarının mavi kimliklerini kaybetmemesi için birçok fedakarlık yaptığını söyledi.

Çocuklarının mavi kimliklerinden dolayı başka bir yerde yaşadığını söyledi.

"Orada yaşamama izin verilmiyor ve kızlarımın da burada yaşamasına izin verilmiyor."

Mecide el-Recebi, "Neden" diye sorarak şunları kaydetti:

"Bir insan merhameti olmayan insanların işgali altında yaşamaya devam etmeli mi?"

Kendi Mezarını Kazmak: 'İşgal İçin Çalışmak Zorunda Kalıyoruz'

İşgal edilen topraklarda yaşamaya çalışan Filistinliler ise, kendilerini genellikle işgalin dişlilerine yakalanmış buluyorlar.

Macit Ömer bir zamanlar İsrail'de inşaat işçisi olarak çalıştığını söyledi. Ancak 2013 yılında, küçük kardeşi İsrail'in güvenlik bariyerinde bir boşluktan geçerken görüldü. Bir asker ise onu bacağından vurdu.

Ömer, 45 yaşında iken işgalci İsrail, intikam alma ihtimalini öne sürerek çalışma iznini iptal etti.

14 ay işsiz kaldı. İşgalciler iznini yeniden verdiğinde ise, sadece işçilere yarı yarıya para ödenen, her sabah arama yapılan ve tüm gün silahlı işgalciler tarafından denetlenen Batı Şeria yerleşimlerinde çalışmasına izin verdi.

Bu şekilde Yahudi evlerini yeniden şekillendiren ve işgal edilen topraklarda İsrail binalarını genişleten bir mürettebatın çalışanı oldu.

Ömer, bur durumun küçük bir açıdan kendi mezarını kazmak gibi olduğunu söyledi. "Ama herkesin neyin yanlış olduğunu gördüğü ve hala yaptığı bir zamanda yaşıyoruz' diyerek ekledi.

Filistinlilerin Boğulma Planı: İşgal Kontrol Noktaları

'Şiddet genellikle ani ve kısa sürer. Ama aşıladığı korku da bir o kadar zayıflatıcı olabilir.'

40 yaşındaki Nael el-Azza, Beytüllahm'daki evi ile Ramallah'taki işi arasında gidip gelirken geçmesi gereken İsrail kontrol noktasının peşini bırakmadığını belirtti.

Evde, duvarların arkasında yaşıyor ve arka bahçede yemyeşil bir bitki ve sebze bahçesi yetiştiriyordu. Ama hiçbir şey onu işe giderken korumuyordu. Filistin itfaiye ve ambulans servisinde yöneticilik görevi bile.

Geçtiğimiz günlerde kontrol noktasındaki bir askerin onu durdurduğunu, camını aşağı indirmesini söylediğini ve silahı olup olmadığını sorduğunu söyledi. 'Hayır dedim. Bakmak için yolcu kapısını açtı, sonra sert bir şekilde kapattı.'

İtiraz etmek istediğini ancak kendisini durdurarak içinden şöyle düşündüğünü söyledi: Askerlerle çok fazla çatışmak Filistinlilerin vurulmasıyla sona eriyor.

"Malımı, canımı ve kendime olan saygımı savunmak istiyorsam, bunun bir bedeli var." dedi.

El-Azza, kuş uçumu işe gidip gelmesinin 22 kilometrelik bir yolculuk olduğunu, ama 53 km'lik bir yolculuk yaptığını söyledi.

'Çünkü Filistinliler Kudüs'ün etrafında bulunan ve iki şeritli işkence dolu bir yol içine yönlendiriliyorlar. Yine de, bir saatten az sürmesi gerekirken, kontrol noktaları nedeniyle genellikle iki veya üç saat sürüyor' dedi.

İşgalciler, kontrol noktasını kaçan saldırganları veya yasadışı silahları aramak veya huzursuzluk durumunda Batı Şeria'yı ikiye bölmek için sözde gerekli görüyorlar. Filistinliler ise bu noktalara bir askerin hevesi üzerine kapatılabilen bir boğulma noktası diyor. Aynı zamanda bir sürtüşme noktası olduğunu belirtiyorlar. 'Sürücüler ve işgalciler kendilerini diğerinin hedefi olarak hayal ederler.'

El-Azza trafiği kan akışına benzetti. Bir arabayı aramak bir saatlik gecikme anlamına gelebilir. Askerler o kadar genç ki, "5.000 arabayı durdurmanın ağırlığını hissetmiyorlar" dedi.

Sadece gecikenleri düşündüğünü söyleyerek, "Hareketinizi engelleyip işinizde başarısız olmanıza neden olduklarında, değerinizi ve anlamınızı kaybetmiş gibi hissedersiniz." dedi.

Her hafta birkaç gece, gecikmeler yüzünden işte uyumaya ve üç çocuğuyla görüntülü görüşmelere razı olmaya zorlandığını belirtiyor.

Filistinli Çocukların Endişe ve Korkusu

Hafta sonu yapılan seyahatlerde ise kontrol noktasının ailesi için farklı bir yük haline geldiğini belirten Azza, "Çocuklarımın çatışma hakkında konuşmalarını engellemeye çalışıyorum" diyor.

"Ama cevaplarını bulamadığım şeyleri görüyorlar ve deneyimliyorlar. Araba kullanırken müziği açarız. Ama kontrol noktasına vardığımızda, müziği kapatıyorum. Nedenini bilmiyorum. Çocuklarıma o esnada aynadan bakıyorum. Aniden, dik oturmaya başlıyorlar ve endişeli görünüyorlar. Karşıya geçene ve müziği tekrar açıncaya kadar endişeleri sürüyor.'

El-Azza'nın kafasında sürekli ölümcül senaryolar ortaya çıkıyor: Ya bir lastik patlarsa veya motoru durursa? Ya o anda karşılık vermek için eğitilmiş genç bir işgalci bunu bir tehdit olarak algılarsa?

"Bunu akıldan çıkarmak mümkün değil.'

Bir Filistinlinin Yaşam Standardı: Evsizlik

Muhammed Sanduka iyi geçen bir ayda yaklaşık 1800 dolar kazandığını söyledi. Avukatın yıkım emrini iptal edebileceğini umduğunu, "bize sadece para cezası vereceklerini ve bunu ödeyebileceğimizi düşündüm" dedi.

Sonra evden panikle bir telefon daha aldığını belirtti. "Polis evimdeydi ve ailem ağlıyordu."

'Yeter' dediğini belirterek, evini kendisi yıkma kararı aldığını söyledi.

'Pazartesi günü erken saatlerde, oğullarım ödünç alınmış bir iş makinesi ile geldi. Neredeyse eğleniyor gibiydiler, kumdan bir kaleyi yıkmak gibi.'

'Bittiğinde ise ruh halleri karardı.'

15 yaşındaki Musa, "Sanki kendimizi ateşe veriyoruz" dedi.

22 yaşındaki Muataz, "Toprağı istiyorlar" dedi. "Hepimizin Kudüs'ü terk etmesini istiyorlar."

2020'de Kudüs'te Filistinlilere ait 79'u sahipleri tarafından olmak üzere 119 ev yıkıldı.

Her şey enkaz halindeyken, Bay Sanduka bir sigara yaktı. İşgalin ve hayatının tozuyla kirlenmiş pantolonu ile enkazın üstüne çıktı, polise fotoğraf gönderdi ve seçeneklerini düşündü. Batı Şeria'ya taşınmak ve Kudüs'ün ihtisasını feda etmek düşüncesinde yoktu. Kudüs'te başka bir yere taşınmanın masrafını ise karşılayamazdı.

'Bir arkadaşım geçici bir sığınak olarak birkaç boş oda teklif etti, ancak karım kalıcı bir yer istedi' dedi.

"Bana, eğer ona bir ev almazsam, hepsi bu kadar dedi ve herkesin kendi yoluna gidebileceğini söyledi." dedi.

Muhammed Sanduka, işgalin yıktırdığı evinin enkazından gözlerini yokuş yukarı Eski Şehir'e çevirerek:

'Bu insanlar azar azar işgal ediyor" dedi. 'Birini ve sonra diğerini yiyen bir aslan gibi. Sonunda etrafındaki her şeyi yiyor.'