ABD'li yazar ve akademisyen Robert Satloff, Ürdün Kralı Hüseyin'le 1996'da gerçekleştirdiği özel bir görüşmeyi – özetle– şöyle aktarır:

'Kral'la bir Amerika ziyareti sırasında, Maryland'deki evinde buluştuk. İki-üç hizmetli dışında, evde kimse yoktu. Karşılıklı oturduktan sonra, Kral hemen bir sigara yaktı. Yakınlarda kanser nedeniyle ameliyat geçirdiği için, sigaraya hala devam etmesine şaşırmıştım. Bunu kendisine hatırlattığımda, aramızda o zamana kadar hiç olmadığı kadar derin bir sohbet başladı. Kaderi, hayattaki riskleri ve insanın seçimlerini konuştuk. Sohbetin bir yerinde o sırada 60 yaşında olan Kral'a hayatındaki en büyük üzüntünün ne olduğunu sordum. Doğrusu, 1967'de Kudüs'ü İsrail'e kaptırmasını zikredecek diye düşünüyordum. Ama Kral Hüseyin bambaşka bir cevap verdi. 'En büyük üzüntüm' dedi, 'oğlum Abdullah'a çektirdiğim o korkunç acıdır.' Neyi kastettiğini hemen anlamıştım. 1962 doğumlu olan Abdullah üç yaşına kadar veliaht prensti. Ancak Kral'ın yakın çevresi, kendisine bir şey olması durumunda tahtın bir bebeğe kalmasının risklerini hatırlatarak, onu kararını değiştirmeye ikna etmişti. Hüseyin, 1965'te 18 yaşındaki erkek kardeşi Hasan'ı veliahtlığa getirmişti. 'Korkunç acı' dediği buydu. Kral bana bu sürpriz itirafından sonra, şunu söyledi: 'Abdullah'ın hissettiklerini biliyorum. Ancak kararlıyım, yaptığım bu hatayı ölmeden önce tamir edeceğim.' 'Ve gerçekten de dediği gibi yaptı. Ölümünden iki hafta evvel, kardeşi Hasan'ın yerine Abdullah'ı veliaht prensliğe getirdi.'

Kral Hüseyin'in 7 Şubat 1999'da sona eren 63 yıllık hayatı, baştan sona travma ve şoklarla örülüydü. 20 Temmuz 1951'de dedesi Kral Abdullah'ın Mescid-i Aksa'da öldürülmesine tanık olmuş, ertesi yıl şizofreni teşhisi konularak azledilen babası Talal'ın yerine tahta çıkmıştı. Henüz 17 yaşını doldurmadan Ürdün gibi zor bir ülkenin krallığını üstlenen Hüseyin, ölümüne dek kesintisiz devam eden uzun iktidarı sırasında 12 suikast girişimi atlatmış, 6 da darbe girişimine maruz kalmıştı. 29 Ağustos 1960'da kendisini hedef alan bir bombalı saldırı sonucu Başbakan Hezza Mecalî hayatını kaybetmiş, 28 Kasım 1971'de de karizmatik Başbakan Vasfî Tel, Mısır'ın başkenti Kahire'de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından öldürülmüştü. Tel'e suikasta kurban gittiği lüks otelin lobisinde kurşun sıkan FKÖ militanlarından birinin, öfkesini dindirmek için başbakanın mermer zemine yayılan kanını yaladığı sahne, aslında Kral Hüseyin'e duyulan nefretin de bir yansımasıydı.

Hüseyin hem dedesinin başına gelenleri hem de Irak'ı yöneten kuzenlerinin 14 Temmuz 1958'de kanlı bir askerî darbeyle devrilerek kurşuna dizilmelerini çifte travma olarak hep içinde taşımıştı. Tahtını oğlu Abdullah'a devrederken, ülkesiyle birlikte ailesi içindeki dengeleri de korumak ve Ürdün'ün uluslararası arenadaki ortaklarını memnun etmek istiyordu. Bu nedenle, İngiliz eşi Muna'dan (asıl adıyla Toni Avril Gardiner) dünyaya gelen oğlu Abdullah'ın yanına, ABD'li –dördüncü ve son– eşi Lisa'dan (Hıristiyanlıktan İslam'a geçtikten sonraki adıyla Nûr) 1980'de doğan oğlu Hamza'yı veliaht prens olarak seçmişti.

Kral Abdullah, 2004'e kadar kardeşi Hamza'yı veliaht prenslik makamında tuttu. Sonra Hamza'ya yazdığı bir mektupta, 'bu fazlasıyla sembolik görevin, üstlendiği diğer sorumlulukları yerine getirmeye zaman bırakmadığını' vurgulayarak, 'büyük bir şefkat içinde' kardeşini azletti. Beş yıl sonra ise, oğlu Hüseyin'i (d. 1994) veliaht prensliğe atadı.

ABD ve İngiltere'nin Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden Ürdün, geçtiğimiz cumartesi gecesi ilginç bir gelişmeye sahne oldu: Ülkede gayet iyi tanınan 10'dan fazla üst düzey isim tutuklandı, Prens Hamza da ev hapsine alındı. Hamza'nın İngilizce ve Arapça videolarla yaşananları kamuoyuna aktarması üzerine, Kraliyet yönetimi –Dışişleri Bakanı Eymen Safedî'nin düzenlediği bir canlı basın toplantısı yoluyla– Prens'in yabancı odaklarla işbirliği içinde Ürdün'ün güvenliği ve istikrarını hedef alan bir takım faaliyetlere kalkıştığının tespit edildiğini dünyaya duyurdu. 'Fitne bitti' diyen Safedî, Prens'in akıbetinin 'aile içinde' karara bağlanacağını vurgulamıştı. Nitekim öyle de oldu: Kral Abdullah, Hamza'yla konuşma işini amcası Hasan'a havale etti. Azledilmiş iki veliahdın görüşmesinden, 'Hamza'nın pişmanlığı ve özrü' çıktı. Yapılan resmî açıklamayla, konunun kapandığı ilan edildi.

Bölgeyle ilgilenenler bilir, Ürdün istihbaratı, kendi sahasında dünyanın en üst sıralarındadır. Prens Hamza olayı, bazı Ortadoğu ülkelerine bu durumu yeniden hatırlatan bir ders olarak akıllarda kaldı. Abdullah, 'kral'ın kim olduğunu bir kez daha ispatladı.

(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.