Dakar'ın ara sokaklarında dolaşırken, uzaktan minaresini fark ettiğimiz bir camide akşam namazı için durduk. Geniş avlusunda koyu gölgeli ağaçların bulunduğu, içi tertemiz, halıları mis kokulu, cemaati de son derece canlı bir camiydi burası. Ezandan hemen sonra kamet getirildi, namaza durduk. Uzun boyu ve heybetiyle hemen dikkatimi çeken imam efendi, tane tane ve huşû dolu bir kıraatle namazı kıldırdı. Selamdan sonra tesbihat faslı bitince, cemaatten insanlar imam efendiyle ayaküstü sohbet etmeye veya ona bazı müşküllerini arza başladılar. Halkın nazarında merkezî bir mevkide olduğu belliydi.
Ben gözlerimi önümdeki sahneden hiç ayırmıyordum. İnsanlarla işi bitince, imam, mihrabın hemen yanındaki küçük hücresine çekildi. Arkasından gittim, ama içeri girdiğimde akşamın sünnetine durmuştu çoktan. Yol arkadaşım Ömer Musa'ya 'Ben bu zatla mutlaka tanışmak istiyorum' dedim. Sünneti bitirmesini bekledik. Sonra yanına gidip selam verdik.