Muslim Port Haber Merkezi | Celaleddin Duran

Afganistan, imparatorluklar çöplüğü unvanını perçinleyerek Hindikuş dağlarına bir süper güç daha gömdü. Hatta iki süper güç diyebiliriz. ABD ve NATO Afganistan'da yenilmiştir. Her yönüyle yenilmiştir. Siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri olarak yenilmiştir. İngilizlerin ve Rusların yenildiği gibi yenilmiştir. ABD Taliban iktidarındaki Afganistan'ı işgal etmiş bombalamış katliamlar yapmış ve 20 yıldır bir kukla hükümetle yönetmeye çalışmıştır. Fakat Taliban hiç ara vermeden 20 yıldır devam ettirdiği mücadelesinin sonunda tekrar Afganistan'ın tek sahibi oldu. Fakat farklı bir geri dönüş yaşandı, diplomasiyi, medyayı, siyaseti, askeri teknolojiyi ve tüm sosyolojik araçları kullanan ihtilaf ve ittihat kültürü oturmuş bir müessis yapı olarak geri döndü.

Taliban Geri dönüşünü, Askeri üstünlüğünü ve Küresel güçlerin çıkarlarını bir denklemde toplamayı başararak hem diplomatik görüşmeler ve anlaşmalar yaparak hem kan dökmeden sosyal barışı tesis ederek geri dönüş planını tamamladı. Bu geri dönüş her yönüyle kazanılmış bir zaferdir. Fakat kazanılanın korunması, kapasite inşası, toplumsal yapı ve millet olma süreçleri bambaşka bir tecrübe gerektirir ve Taliban'ın yeni büyük savaşı ve imtihanı budur. Bu süreci de başarır ise –ki bütün ülkeler ve hareketlerden dersler çıkarılmış gibi- yeni güçlü Afganistan için bir engel görünmüyor.

Taraflar ve Diplomatik Tavır

Ümmetin Ortak Derdi: Filistin Davası Ümmetin Ortak Derdi: Filistin Davası

Afganistan konusunda hem kasıtlı hem cehaletin karıştığı klasik bir batı-seküler tavrı görüyoruz. Tavrı ve algıyı yönetenlerin kasıtlı sürece dahil olanların cahil olduklarını net olarak görmek mümkün. El-Kaide ile Taliban'ı ayırt edemeyen ki mezhebi, itikadi, yöntem ve metodolojik farklılıklarla beraber Yerli, milli oluş, vatan olarak Afganistanlı olmakla Küresel savaş yaklaşımları itibariyle büyük farkları ve ihtilafları olan bu örgütler arasındaki farkı bilmeyen batı medyası, Türkiye muhalefeti ve hatta bazı devlet kurumlarımız bölgesel iddia taşıyan ülkemiz için bir hayal kırıklığıdır. Net olarak Libya, Suriye ve Afganistanda gördük ki bir ülkenin ufkunu belirleyen en önemli unsurlardan biri de muhalefetinizin ufkuymuş ve biz bundan yoksunuz.

Geleneksel Afgan kıyafetini Afganistan'da seküleri, İslamcısı, Eşraf Abdulgani, Karzai, Hikmetyar ve dahi tüm Taliban mensupları giyer. Bu kıyafeti bile Türkiye'nin Şeriat algısı ve din düşmanlığına dönüştüren bir cehaleti kavramak mümkün değil.

Taliban Afgan topraklarının sahiplerine ait bir harekettir. Afganistan'ın kültürünü, tarihini, sosyolojisinin kendisidir. Afganistan açısından yerli ve milli bir harekettir. Dışarıdan toplama, istihbarat örgütlerinin birkaç yıl için kurduğu operasyonel bir örgüt değil Afgan halkının 30 yılı aşkın sürdürdükleri bir direniş tavrıdır. Afgan halkının kendisi, iradesi ve tercihidir.

ABD, Rusya, İran, Çin, Pakistan ve Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok ülke Taliban ile uzun bir süredir diplomatik görüşmeler yapıyor, heyetler bir araya geliyor, pazarlıklar yapılıyor ve bu en tabi bir biçimde Taliban ile sürdürülüyor. Zira ABD işgali öncesi Afganistan'da bir Taliban Hükümeti vardı 20 yıldır Taliban mücadelesi var ve bugün adım adım görülen bir geri dönüş var. Bütün devletler bu süreci okudu ve Taliban ile masaya oturdu. Fakat Türkiye anlamsız bir biçimde hem Taliban ile görüşmedi hem yıllar önce bitmiş ve sahada hiçbir karşılığı olmayan General Raşit Dostum konusunda ısrar etti hem de NATO kuvveti olduğumuz dönemde bir tek kurşun dahi ülkemize ve kurumlarımıza sıkılmadığı halde kamu diplomasisi kurumlarımızı ve elçiliğimizi büyük bir korku içinde hızla geri çekti. Halbuki Türkiye Yeni Afganistan'ın yapısal inşasında ve devlet kapasitesinin geliştirilmesinde öncülük edebilecek ve bunu Pakistan ile beraber sürdürebilecek tek ülke.

Gelecek Perspektifi ve Türkiye

Afganistan uzun bir sürece girdi. Devlet kurulacak, toplumsal yapı inşa edilecek ABD'nin oluşturduğu bir yığın enkaz var ve ekonomik sorunlar, yoksulluk çok büyük bir sorun olarak bekliyor. Taliban'ın bu sorunlarla mücadele başarısı Afganistan'ın da geleceğini ve istikrarını belirleyecektir.

Taliban ve Afganistan, Sünni-Hanefi bir karaktere sahiptir. Hem bu yönüyle hem kuruluşundan bugüne ülkemiz ile Atatürk'ün ilk diplomatik çalışmaları sürecinden buyana sağlam bir ilişkiye sahibiz. Türkiye- Afganistan, Türkiye-Pakistan tarihsel yakınlığı Türkiye'ye bölgede önemli avantajlar sağlıyor. Hem bölgenin yeniden inşasında, hem Türkiye'nin Asya politikalarında bize fırsatlar sunarken, bölgeye de Türkiye2nin devlet kapasite tecrübesinin aktarılmasına imkan hazırlıyor.

Türkiye bölgeden uzak kalmadan, NATO gücü olarak Afganistan'dan çekilip Somali, Libya örneklerinde olduğu gibi Bağımsız Türkiye olarak üst düzey strateji anlaşmalar ile Afganistan'da bulunmalıdır.

Kamu Diplomasisi Kurumlarımız, TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımız hızla sahada yer almalı, pozisyon oluşturmalı ve Afganistan'da Devlet kapasitesinin geliştirilmesinde aktif rol almalıdırlar. Türkiye bunları yapmaya gücü yeter bir devlettir.

Ülkemiz Askeri düzen, savunma sanayi, Askeriyenin her alanda Modernizasyonu gibi konularda aktif rol oluşturmalıdır. Türkiye Afganistan'da en kolay, en tabi ve en sorunsuz var olacak ülkedir ve Afgan halkının kabulü en yüksek ülkelerden biridir.

(*) Celaleddin Duran'ın bu yazısı milimanaliz.com'dan alıntılanmıştır.