Afrika

Kanlı Ruanda Soykırımının Üzerinden 28 Yıl Geçti

Afrika kıtasının ortasında yer alan Ruanda’da 1994 yılında insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından biri yaşandı. Ruanda'da yaklaşık 100 gün süren soykırımda 800 binden fazla insan hayatını kaybetti. Batı’nın ve Fransa’nın katliamlardaki rolü ise hala tartışılıyor.

Abone Ol

Muslim Port Haber Merkezi

Ruanda Soykırımı'nın üzerinden tam 28 yıl geçti. Ruanda'da 1994 yılında Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlattılar. 100 gün süren katliamda, 800 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Tutsi ve Hutular arasında çıkan etnik çatışmaların üzerinden çeyrek asır geçti.Ruanda Soykırımı, İkinci Dünya Savaşı'nda gerçekleştirilen soykırımlardan sonra 20. yüzyılın sonunda meydana gelen en kanlı ve en vahşi katliam olarak anılıyor.

Özellikle Fransa'nın bu soykırımda oynadığı rol tüm dünyada kabul edilirken. Fransa soykırımcılara destek olduğunu, silah verdiğini ve onları eğittiğini inkar ediyor.

Belçika'nın Ruanda'dan ayrılması üzerine işgal sırası Fransa'ya gelmişti. 1990 ve 1994 yılları arasında Ruanda'nın başında bulunan Hutu Habyarimana, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sosyal Demokrat François Mitterrand'ın da çok yakın dostuydu.

Hutular ve Tutsiler arasındaki iç savaşta Fransa, ülkedeki çıkarlarını korumak için bir Hutu olan Habyarimana'yı destekledi. Soykırım devam ederken, Fransa Hutu Ordusu'na silah sevkıyatını sürdürdü.

1990'da başlayan iç savaşı Fransa'ya rapor eden konsolosluk ve istihbarat elemanları 'iktidarın Tutsileri katlettiğini ve katliamların soykırım riski taşıdığını' bildiriyorlardı. Mitterand iktidarı bütün olanlara kulağını tıkamış kendi çıkarları için katliama destek vermişti.

Soykırım Nasıl Gerçekleşti?

1990: Tutsilerin kontrolündeki Ruanda Yurtsever Cephesi'nden (RPF) isyancılar komşu ülke Uganda'nın topraklarının bir kısmını işgal ederek Ruanda topraklarına kattı. Bu başarı, bir Hutu olan Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın muhalefet partilerini yasallaştırmak için reformları hızlandırmasına neden oldu.

1993: Ruanda ve RPF arasında iç savaşı sonlandırmaya yönelik bir anlaşma imzalandı. Anlaşma aynı zamanda güç paylaşımını ve sığınmacıların dönüşünü öngörüyordu. Ancak Başkan anlaşmayı uygulamakta ayak diretti. İki taraf da birbirini uzlaşmayı engellemekle suçladı.

6 Nisan 1994: Başkan Habyarimana, bulunduğu uçağa yapılan bir roket saldırısıyla öldürüldü.

7 Nisan 1994: Başkana bağlı güçler ülkedeki gerilimi sakinleştirmeye çalışan ve ılımlı bir Hutu olan Başbakan Agathe Uwilingiwimana'yı öldürdü.

Habyarimana'nın ölümü sonrası Hutular tarafından Tutsilere ve ılımlı Hutulara karşı 100 gün süren şiddet eylemleri başladı. Bu sürede 800 bin insan öldürüldü. RPF yeni saldırılar yapmaya başladı.

RPF, 40 bin kişilik Hutu ordusunu ve 2 milyondan fazla sivil Hutu'yu Burundi, Tanzanya ve Zaire gibi ülkelere sürgün ettikten sonra Ruanda'nın kontrolünü ele geçirdi.

Temmuz 1994: Bir Hutu olan Pasteur Bizimungu'nun başkan ve RPF komutanı Paul Kagame'nin başkan yardımcısı olduğu yeni bir hükümet kuruldu. Kagame daha sonra 2000 yılında başkan olarak bu kez seçildi.

Aralık 1996: Ruanda'da ilk soykırım davası 'Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi' tarafından açıldı. (Bu mahkeme savaş suçu işleyenlerin yargılanması için Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde kuruldu, çünkü Ruanda'daki yargı kurumları işlemez haldeydi.)

Fransa'nın Soykırımdaki Rolü

6 Nisan 1994 günü yaşanan olayın ardından Hutular, Tutsilere karşı savaş başlattı. Hutuların gerçekleştirdiği katliam günden güne büyürken kan ve gözyaşı akıtmayı çok iyi bilen emperyalist Fransa da devreye girdi ve Hutulara destek sağladı. Öte yandan ortaya çıkan bir diğer bilgiye göre de soykırım öncesi sözde barış için bölgede olan Fransız askerleri aldıkları istihbaratları değerlendirmedi ve bölgeden ayrıldı. Yakın geçmişte Ruanda Soykırımı'na ilişkin yayınlanan raporlar da Fransa'nın soykırımdaki rolünü ortaya koydu.

Fransa'dan Göstermelik Komisyon

7 Nisan 2014: Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri General Ban ki-Moon Ruanda'dan olaylara zamanında müdahale edilmediği için özür diledi.

20 Mart 2017: Papa Francis Kagame'den 'kilisenin günahları ve başarısızlıkları' ifadesini kullanarak soykırımdaki rolünden dolayı özür diledi.

5 Nisan 2019: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ruanda'daki soykırımın araştırılması için tarihçilerden oluşan bir komisyon kurulmasını ve devlet arşivlerinin bu araştırma için açılmasını kararlaştırdı.

Birleşmiş Milletler, uluslararası kamuoyu tarafından 100 gün süren şiddet olayları ve soykırım süresince Ruanda'da barışı sağlamak için zamanında adım atmamakla suçlandı.

Belçika ve Fransa gibi ülkeler ise soykırıma destek verdiği için eleştiriliyordu. Macron, kurulacak komisyonun Fransa'nın 1990 ve 1994 yılları arasında Ruanda'daki gelişmelerle ilgili taahhütlerini ve oynadığı rolü inceleyeceğini açıkladı.

Fransa, Ruanda Soykırımına Dair Belgeleri Erişime Açacağını Söylemişti

Fransa, 1994'te yaşanan Ruanda soykırımına ilişkin binlerce belgeyi halka sunmaya hazırlanıyor.

Yaklaşık 8 bin belgeden oluşan arşiv, katliamın yıldönümü 7 Nisan'dan itibaren erişime açılıyor.

Ülke, uluslararası camiada uzun zamandır François Mitterrand'ın cumhurbaşkanlığı döneminde, çoğu Tutsi yaklaşık 800 bin kişinin katledildiği soykırımı engellemek için yeterli çaba göstermemekle ve savaş suçuna ortak olmakla suçlanıyor.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talimatıyla 2019'da 15 tarihçiden kurulan komisyonsa, söz konusu soykırımla ilgili hazırladığı raporu Mart 2021'de sunmuştu.

Raporda Fransa'nın soykırıma doğrudan katıldığı ya da işbirlikçi olduğu konusunda bir kanıt bulunmadığı açıklanmıştı.

Ancak ülkenin soykırım öncesindeki ve sırasındaki süreçte ciddi sorumluluk taşıdığı ve katliamlar için yapılan hazırlıklara göz yumduğu kaydedilmişti.Komisyon başkanı Vincent Duclert AP'ye yaptığı açıklamada, Ruanda'da yaşananlarla ilgili daha önce pek çok yalanın söylendiğini, manipülasyon yapıldığı ve kişilerin yargılanmayla tehdit edildiğini belirtti ve ekledi: Şimdi gerçeği konuşmalıyız. Bu gerçeğin, Fransa'nın Ruanda ve Afrika'yla bir diyalog kurmasına ve uzlaşmaya varmasına yarayacağını umuyoruz.

Duclert, Fransa'nın soykırımdaki rolünü kabul etmesinin önemine de dikkat çekti. Zira söz konusu rapor ve arşivleri halkın erişimine açma kararı, ülkenin Ruanda'yla ilişkileri iyileştirme çabalarının bir parçası.

Soykırımda 80'den fazla yakını kaybeden Ruandalı Dafroza Gauthier ve eşi Alain, raporu "soykırımın inkar edilmesine karşı harika bir belge" diye niteledi. İkili, raporun ve arşivlerin erişime açılmasının soykırıma karışan kişileri adalete teslim etme çabalarına katkı sağlayabileceğini sözlerine ekledi.

Fransa'da "Ruanda Soykırımı" Raporu Açıklandı

Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talimatıyla kurulan 15 kişilik tarihçiler komisyonu Ruanda soykırımıyla ilgili raporunu tamamlayarak sundu.

Fransa'nın 1994'teki soykırımda ağır sorumluluk taşıdığı ve katliamlara hazırlık sürecine "kör" kaldığı tespitinde bulunan komisyon, Fransa'nın soykırımda suç ortağı olduğuna dair bir kanıta ise ulaşılamadığı sonucuna vardı.

François Mitterand'ın cumhurbaşkanlığı döneminde Ruanda'da yaşanan soykırımda çoğu Tutsi azınlığa mensup yaklaşık 800 bin kişi katledilmişti. Fransa soykırımı durdurmak için yeterince çaba göstermemek, hatta işbirlikçiliğiyle suçlanmıştı.

"Hazırlıklara Kör Kaldı"

Raporda, "Fransa Tutsilere yönelik soykırımda işbirlikçi midir? Bu noktada soykırım niteliğinde bir operasyona katılma iradesini kastediyoruz. Taradığımız arşivlerde bu yönde hiçbir veriye rastlamadık. Bununla beraber Fransa uzun bir süre ırkçı katliamları teşvik eden bir rejimle yakın ilişki içindeydi. Bu rejimin en radikal unsurları tarafından soykırım için yapılan hazırlıklara kör kaldı" ifadelerine yer verildi.

Soykırım, Fransa'nın yakın ilişkiler içinde bulunduğu Hutu kabilesinden cumhurbaşkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının vurularak düşürüldüğü 1994 yılının nisan ayında başladı ve temmuz ayına kadar sürdü.

Soykırım, eski bir Tutsi milisi olan ve 2000 yılından beri cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Paul Kagame döneminde iki ülke arasında tartışma konusu olmayı sürdürdü.

Askeri Operasyondaki Soru İşaretleri

Raporda Mitterand yönetimi, Cumhurbaşkanı Habyarimana'yı, "Uganda tarafından desteklenen Tutsi düşmanlara karşı Hutu kabilesinden bir müttefik" olarak gören bir tutum benimsemekle eleştirilerek Fransa'nın askeri müdahale teklifinin soykırımın durdurulmasının artık mümkün olmadığı çok geç bir safhada geldiği kaydedildi.

Tarihçiler komisyonu, Fransa'nın bir dizi "ciddi ve ezici" sorumluluk taşıdığı sonucuna vardı.

Fransa 1994 yılı temmuz ayında Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla başlatılan "Turkuvaz Operasyonu"nda öncü rol oynamış, ancak operasyon çerçevesinde gerçekte soykırım yapan Hutu yönetimini desteklemek ve soykırım zanlılarının ülkeden kaçmasına yardımcı olmakla suçlanmıştı.

"Fransa Failleri Korudu"

Tarihçiler komisyonu, bu suçlamalara da değinerek, "Katiller ve aynı zamanda soykırımın beyin takımı, ülkenin batısında konuşlu Fransız askerleri tarafından oluşturulan bölgede kendilerine güvenli bir alan bulmuş, Fransız siyasi yetkililer onları tutuklamayı reddetmiştir" tespitine yer verdi.

Sosyalist Mitterand yönetimi, Fransızca konuşulan Afrika'da Kagame liderliğindeki Ruanda Halk Cephesi ve Uganda aracılığyla İngiliz nüfuzunun yayılmasından da endişe ediyordu.

Raporda, Fransa'daki karar alıcıların sömürgecilikten etkilenen bir anlayışa yakalanarak "ırkçı, yolsuz ve zalim" bir rejime destek verdiği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Mitterand'ın Ruanda Cumhurbaşkanı ile "güçlü, özel ve doğrudan bir ilişki içinde olduğuna da işaret edildi.

Macron Rapordan Memnun

Komisyonun kurulması talimatını 2019 yılının mayıs ayında veren Macron, sonuçların sunulmasının ardından yaptığı açıklamada raporu memnuniyetle karşıladığını belirterek, söz konunu raporun Fransa'nın Ruanda'da 1990-1994 yılları arasında oynadığı rolün anlaşılmasında önemli bir ilerleme sağladığını kaydetti.

Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada raporun Fransa ile Ruanda arasında "geri döndürülemez" bir barışma sürecine giden yolu açması umudu dile getirildi. Macron bu yıl içinde Ruanda'yı ziyaret etmek istediğini söylemişti.

Fransa, eski sömürgesi Cezayir'de Fransız askerlerinin yaptığı işkence, katliam ve ağır ihlaller nedeniyle de eleştirilerin odağında bulunuyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Fransa'nın Cezayir'deki uygulamaları konusunda resmi özür dilemeyi reddetmişti.