MuslimPort Haber Merkezi - Emrullah Demir

Sosyolog/Tarihçi/Yazar Müfid Yüksel, son dönemde Irak Kürdistanı'nda gerçekleşen referandum sonrasını ve bununla bağlantılı birçok konuyu MuslimPort'a değerlendirdi.

"Karlı çıkan: İran"

Irak Kürdistanı’ndaki Referandum adeta tuzak gibi oldu, Türkiye’deki başkanlık sistemi referandumu gibi. Getirdiği sonuçlar bakımından her ikisi de sıkıntılı oldu. Örneğin Türkiye’deki referandumdan önce bir siyasi parti yüzde 35’le iktidar oluyordu. Şimdi öyle bir şansı kalmadı. Bu oran yüzde 50’ye çıktı. İyice zorlaşmış oldu. Bu adeta kurulmuş bir kumpas gibiydi. Irak Kürdistanı’nda da böyle bir durum söz konusu oldu. Oysaki Irak Kürdistanı’nın konumu referandumdan önce çok daha iyiydi. Bağdat şehri harap bir haldeyken, Erbil ve Süleymaniye gibi şehirler yatırımlarla sürekli genişleyen, gelişen şehirlerdi. Bu şehirler bir şantiyeye dönmüştü bir süredir. Ulus devlet kuramamış olma ukdesine tutunulmaması gerekirdi. Özellikle, Türkiye ile ciddi bir ekonomik bağlantıları mevcuttu. Artık, Türkiye’nin ekonomik uzantısı gibi idi. Erbil’e direk uçuşlar vardı. Pasaportlar oradan mühürleniyordu, vize yoktu. Vurulan damgalar da federal yönetimindi, yani merkezi yönetimin (Bağdat’ın) değildi. Petrol vardı ve bu petrol Türkiye üzerinden akıyordu. Kısacası zaten bağımsız gibiydi. Bu durumlar tümü göz ardı edilerek illa resmi bağımsızlık denildi. Böyle bir maceraya girildi ve bu maceradan tamamen zararlı çıkıldı. Sonuç olarak bu çıkış ciddi zarar verdi, bundan karlı çıkan da sadece İran oldu. Türkiye de bu konuda gereğinden çok fazla tehevvür gösterdi, soğukkanlı olamadı.

"Sorunun temel kaynağı Suriye politikasının yanlışlığı"

Türkiye maalesef son 7 senedir olaylar karşısında soğukkanlı davranamıyor, yapılan siyasi ve politik hatalar Türkiye’yi soğukkanlılıktan iyice uzaklaştırdı. Özellikle, bu yaşanan durum da Suriye politikasının yanlışlığından kaynaklandı. Bu yanlışlar başka yanlışları da doğurdu, beraberinde getirdi. Adeta bir kaos sarmalı oluştu. Yine bundan en karlı çıkan İran oldu. Maalesef çok fazla sayıda insan öldü, çok fazla nüfus hareketliliği, büyük göçler oldu. Bu problemlerin asıl sebebi ise tüm bölge ülkelerinin geliştirdiği yanlış politikalar oldu aslında. PYD/PKK koridoru diye ürkütücü bir koridor/tablo çıktı karşımıza. DAEŞ’e karşı mücadele edecek partner olarak seçildi ama işin ilginç kısmı DAEŞ de birçok yerleri kurşun bile atmadan PYD/YPG’ye verdi. PYD, DAEŞ üzerinden meşrulaştırıldı. Demek ki DAEŞ bazı haritaların yeniden çizilmesi, bütün bu nüfus hareketliliğine yol açması için elverişli zemin olarak kullanıldı. Gerek ırki bölünme senaryoları için, gerekse mezhebi çatışma senaryoları için çok yönlü, kullanışlı bir anahtar vazifesi gördü.

Osman Atalay: Balkanlar'da Unutulan Dindaş ve Soydaşlarımız Var Osman Atalay: Balkanlar'da Unutulan Dindaş ve Soydaşlarımız Var

"Türkiye de kaybetti"

Barzani ulus-devlet ukdesi ve buna dayalı hamaset üzerinden referandum tuzağına düşürüldü, burada aslında Türkiye’nin de kaybı oldu. Barzani’nin Türkiye ile ittifakı bozduruldu ve bunun üzerinden hem Barzani kaybetti hem de Türkiye en güçlü yerel müttefikini kaybederek bölgeden out/çıkmış hale geldi.

"Enerji hatlarının güzergahı değişebilir"

Belki de bundan sonraki süreçte petrol boru hatlarının yönü değişecek. Bildiğiniz üzere enerji koridoru Türkiye üzerindendi, onun yerine başka koridorlar açılacak. Suriye üzerinden Akdeniz’e olabilir, İran üzerinden veya Basra Körfezi’nden olabilir. Irak’ın ciddi bir deniz kıyısı yok. Basra’da Ümmu Kasr adlı küçük bir limanı var. Bundan dolayı petrolü boru hatları üzerinden satıyor. Şimdiki süreçte İran’la ‘kanka’ olduğu için Basra üzerinden satış yapabilir.

"Sorunun kaynağı: uluşçu/ırkçı refleksler"

Irak’tan Türkiye’nin out/dışarı olmasına Türkiye’deki hamasetçi, ulusalcı refleksler sebep oldu. PYD koridorunun oluşturduğu korkuyla birlikte Barzani’nin bağımsızlığı halinde güney sınırının durumu ve içerideki Kürtlerin Barzani’den etkilenmesi (bağımsızlık konusunda) ihtimalleri üzerinden ulusalcı, hamasetçi uygulamalar bugün olanlara sebebiyet verdi. Barzani’nin referandumla yapmış olduğu büyük hatanın faturası bölgedeki tüm Kürtlere kesildi. Tüm Kürtler için, hain, ayrılıkçı, arkadan vuran şeklinde bir portre çizildi. Aşırı sağcı/Faşizan bir söylem üzerinden bir ötekileştirme var ve bu ötekileştirme çok zararlı, maalesef de bu zarar görülemiyor. Ani tehevvürler/öfkelenmeler üzerinden ani politika değişikliklerine gidiliyor.

"Türkiye pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi sağa sola çarpıyor"

Türkiye’nin son 6-7 yıllık politikaları bakımından İttihat Terakki’nin 1908-18 yılları arasındaki politikalarına benzemekte. Dönemin gazetelerine bakarsak bugün olduğu gibi çok fazla ani değişen, zihinlerde sürekli hain üreten politikalar vardı. Gelişen olaylara göre politika değişiklikleri elbette olabilir ama Türkiye’nin politikaları aşırı değişkenlik arz ediyor ki bu da dünyadaki değişmelerin çok çok ötesinde bulunuyor. Misallendirmek gerekirse; Türkiye, Suriye ile 2010’da ortak bakanlık toplantıları düzenlerken 2011’de adeta düşman oldu. İran’la ilişkiler Suriye politikası üzerinden kötüleşirken son süreçte tam tersi bir duruma geldi. Bağdat’la ilişkiler çok kötüyken, Irak Kürdistan’ı ile ilişkilerde Bağdat’ı bypass eden bir durumdayken şimdi tam tersi bir pozisyonda. Bu birbirine taban tavana zıt/çelişkili yön değişiklikleri şunu gösteriyor bize; devlet adeta pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi sağa sola kayalara çarpıyor.