Muslim Port Haber Merkezi | Mücahit Taş

İran'da son haftalarda art arda patlamalar yaşanıyor. Tahran yönetimi, olayların siber saldırı olduğunu ileri sürerek İsrail'i işaret etti. ''Netanyahu hükumeti ve İsrail istihbaratının yakından takip ettiği İran nükleer programına müdahale mi ediyor?'' sorusunu akıllara getirdi. İran özelinde bölgede yaşanan son gelişmeleri Gazeteci Ramazan Bursa Muslim Port'a değerlendirdi.

İran son dönemde peş peşe yaşanan patlama ve yangılarla gündemde. Ahvaz'daki elektrik santrali ve Natanz nükleer tesisi gibi.. İran'ı yakından takip eden bir gazeteci olarak bu durum hakkında neler söylemek istersiniz?

R.B - İran'da son dönemde yaşanan patlamalar, İran makamları ve basını tarafından kaza veya teknik sorun nedeniyle yaşanmış olaylar gibi kamuoyunu açıklandı. Fakat patlamalar, ardarda gelince hem İran hem de dünya da sabotaj iddiaları da gündeme geldi. Sabotaj tartışmalarıyla beraber ilk akla gelen ise Siyonist İsrail rejimi oldu.

Halid Meşal: İsrail'in Gücü Yakında Kırılacak Halid Meşal: İsrail'in Gücü Yakında Kırılacak

İsrail Savunma Bakanı Gantz, dünya basının da çıkan haberler sonrası yaptığı açıklamada iddiaları yalanladı.

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz - ''Nükleer silaha sahip olacak bir İran'ı engellemek için her şeyi yapacağız''

Fakat,Netanyahu birkaç yıl önce İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili bazı belgeler açıklamıştı. Bu belgelerin, Mossad tarafından Ocak 2018'de ele geçirildiği ortaya çıkmıştı. İsrail, İran'a saldırı konusunda sabıkalı olduğu için Gantz'ın açıklamaları kamuoyunu tatmin etmediğini söyleyebilirim.

Netanyahu bir ulusa sesleniş programında, İran'ın nükleer programı ile ilgili gizli bölgelerinin İsrail tarafından keşfedildiğini açıklamıştı.

New York Times olayların sabotaj, İranlı yetkililer ise siber saldırı olduğunu açıkladı. Sizce olayların arka planında böyle bir durum olabilir mi?

R.B - Her ikisi de mümkündür. Siber saldırı sanki daha makul gibi. İran daha önce de benzer siber saldırılara maruz kaldı.

Aralık 2012'de Stuxnet bilgisayar virüsüyle İran'ın tesislerine saldırı düzenlenmiş ama saldırı bertaraf edilmişti. Aynı virüsle benzer bir saldırı 2010 yılında da yapılmıştı. Her iki saldırıda da olağan şüpheli İsrail ve Amerika'ydı.

Patlamalar sonrası bilhassa nükleer tesislerde ki patlamaların akabinde İran makamları olayı çok yönlü araştırmaya başladı. Patlamalarla ilgili ayrıca soruşturma da başlatıldı.

İran makamları sabotajdan ziyade siber saldırı üzerinde duruyorlar.

İran'daki Natanz Nükleer Tesisi'nin açık alanındaki konstrüksiyon inşaatında patlamalar sonucu hasar meydana geldi.

Sivil Savunma Örgütü Başkanı Gulamreza Celali devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, 'Siber saldırılara karşılık vermek ülkenin güvenliğinin bir parçasıdır. Eğer bir ülkenin bize karşı bir siber saldırıya karıştığı tespit edilirse buna karşılık vereceğiz' dedi.

Natanz Nükleer Tesisi İran'ın en önemli tesislerindendir. Uluslararası Atam Enerjisi Kurumu tarafından da denetlenen bir tesisdir. Amerika, daha önce Nahçivan'dan kaldırdığı İHA ile tesisi hakkında bilgi toplamaya çalışmış, başarısız olmuştu.

Bu patlamalar sırasında Business insider'de dikkat çekici bir haber yayınlandı.

Haberde,' İsrail, Kasım ayındaki Amerikan seçimleri öncesi İran'la gerilimi tırmandırmak ve çatışma ortamı yaratabilmek için çeşitli patlama ve eylemler planlıyor.' deniyordu.

İranlı General Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden sonra ABD-İran gerilimi sizce yeni bir boyuta evrildi mi? Bu olayların ikili ilişkilerin seyriyle bağlantısı var mıdır?

R.B - Süleymani'nin katledilmesi bölge ve İran açısından önemli bir olaydı. Süleymani'nin hedef alınması ile elbette İran'ın Amerika ile yaşadığı gerginlik daha da sertleşti.

Amerika tarafından hava saldırısıyla katledilen İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin Irak'ta çekilen bir fotoğrafı.

İran, Irak'ta Amerika'yı daha fazla sıkıştırmaya çalışmaya başladı ve bölgede Amerika'nın çıkarlarını daha sert bir şekilde hedef almaya karar verdi.

Lakin, İran'ın içinde bulunduğu ekonomik şartlar İran'ın bölgede rahat hareket etmesini engelliyor.

Amerika ise, İran'ın Irak'taki markajına karşılık Haşdu'ş Şabi üzerindeki baskıyı artırmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Berham Salih'in hükümeti kurma görevini önce Adnan Ez Zuferi'ye, hükümeti kuramayınca Süleymani suikastinde ismi geçen Mustafa El Kazımi'ye vermesi ve bugün Kazımi'nin Irak'ın başbakanı olması üzerine biraz durmakta fayda olacağını düşünüyorum.

İran'daki bu patlamalar İsrail'in ilhak planını açıklayacağı sürece denk geldi. Hamas özelinde Filistin'in karara karşı bir diplomasi trafiği başlattığı da düşünülürse, Filistin direnişinin en yakın tedarikçisi İran'ın saf dışı tutulması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? İran'ın Filistin'deki gelişmeleri dahli ne kadar olur?

R.B - Bölgedeki yaşanan olayları İsrail'den bağımsız düşünmek mümkün değildir. Tüm yaşananlar, Amerika ve diğer Batılı ülkelerin bölgemize müdahalelerinin temelinde Siyonist İsrail'in güvenliği yatmaktadır.

Bu zaviyeden değerlendirdiğimizde, İran'ın Golan civarındaki varlığı, Hizbullah ve Hamas'a ve diğer Filistin direniş gruplarına verdiği desteğin İsrail ve müttefikleri tarafından kabul edilemez olduğu aşikardır.

İran'ın Hamas ile yakın ilişkide olması, Lübnan'da Hizbullah'ın güçlenmesi İsrail'i fekalade rahatsız etmektedir.

Bu bakımdan İran'ın içe kapanması ve bazı reformları yapması arzu ediliyor. Bundan dolayı 'maksimum baskı' politikası uygulanıyor.

İran, ekonomik olarak kapsamlı bir reforma sürüklenmek isteniyor.

Önümüzdeki yıllar, bu bakımdan İran için önemli bir süreç olacaktır.