Muslim Port Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tahran'da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile üçlü zirvede bir araya geldi.

Zirvenin öncelikli gündemi Suriye'de 11 yıldır süren savaştı.

Öncesinde her iki liderle de ayrı ayrı görüşen Erdoğan, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile de bir görüşme gerçekleştirdi.

Üçlü zirvenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Tel Rıfat ve Münbiç terör yatağı haline dönüşmüştür. Terör yuvalarının temizlenmesi zamanı çoktan gelmiştir' dedi.

Erdooğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak Rusya ve İran'dan beklentimiz Türkiye'ye bu süreçte destek olmalarıdır."

Türkiye'de 3,7 milyon Suriyeli'nin olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Suriyelilerin topraklarına huzurla, güvenle onurlu dönüşü temin edilmelidir' diye konuştu.

Uluslararası yardımlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu söyleyen Erdoğan, 'Bu krizi biz çıkarmadık, külfetinin de bize yüklenmesi doğru değildir' dedi.

Putin'den Erdoğan'a teşekkür

Erdoğan ve Putin

KAYNAK,REUTERS

Rusya Devlet Başkanı Putin ise basın toplantısında, 'Suriye'nin geleceği için Suriyelilerin aralarında anlaşmaları gerekli. Suriye'de teröre karşı ortak çabamızı sürdüreceğiz" açıklamasını yaptı.

Üçlü zirvenin öncesinde Putin, bir araya geldiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tahıl sevkiyatı konusundaki çabaları nedeniyle teşekkür etti.

Türkiye'nin arabuluculuğu sayesinde 'ilerleme kaydedildiğini' söyleyen Putin, 'Henüz bütün meseleler çözülmedi ama ilerlemenin olması bile iyi' dedi.

Hamaney: Türkiye'nin askeri saldırısı zarar getirir

Erdoğan ve Hamaney

Erdoğan, Tahran ziyareti sırasında İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile de bir görüşme gerçekleştirdi.

Erdoğan ile görüşmesinden sonra Hamaney'in resmi sosyal medya hesabından bir açıklama yapıldı ve "Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde yapacağı herhangi bir askeri saldırı Suriye için, Türkiye için ve bölge için zararlı olacak ve sadece teröristler için faydalı olacaktır" denildi.

Açıklama şu şekilde devam etti:

"Böyle bir saldırı Türkiye'nin Suriye hükümetinden beklediği siyasi eylemi de yerine getirmeyecek. Terörizm ile mutlaka mücadele edilmelidir. Biz de elbette Türkiye ile terörizme karşı mücadelede işbirliği yaparız."

Hamaney açıklamasında diyalog çağrısı da yaptı:

İsrail İşgal Ordusu Lübnan'a Kara Operasyonu mu Planlıyor? İsrail İşgal Ordusu Lübnan'a Kara Operasyonu mu Planlıyor?

"Suriye meseleleri diyalogla çözülmeli ve İran, Türkiye, Suriye ve Rusya müzakere ile bu meseleyi bitirmelidir."

30 milyar dolarlık ticari hacme ulaşma hedefi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamaney ile görüşmesinden önce, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin yedinci toplantısına katıldı.

Toplantı sonrasında iki ülke arasında yapılan anlaşmaların imza töreni ve ardından Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin ortak basın toplantısı gerçekleşti.

Erdoğan, yapılan görüşmelerin Türkiye-İran ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağını, siyasi, kültürel, ticari ve ekonomik alanlarda görüşüldüğünü ve anlaşmalara varıldığını belirtti.

Erdoğan, iki ülkenin 30 milyar dolarlık bir ticari hacme ulaşma hedefi olduğunu ancak Covid-19 sebebiyle ciddi manada bir gerileme yaşandığını söyledi.

Erdoğan, 'Şu an itibariyle 7 buçuk milyar doları yakaladık. Ben inanıyorum ki iki ülkenin kararlı yürüyüşüyle biz 30 milyar dolara yine ulaşacağız' dedi ve devam etti:

'Savunma sanayiinde atacağımız adımlarla bu süreci hızlandırmamız mümkün. Gerek petrol, gerek doğalgaz alanında atılacak adımlarla da bu hızlanabilir. Türkiye olarak bildiğiniz gibi özellikle savunma sanayiinde son yıllarda ciddi bir sıçramamız mevcut. Bu konudaki dayanışmamızı çok ama çok önemsiyorum.'

İran Cumhurbaşkanı Reisi ise '30 milyar dolarlık bir rakam belirledik bu da mevcut ticaret hacminin üç katına çıkarılacağı anlamına gelmektedir. İki ülkenin ortak sanayi siteleri kurması, bugün konuştuğumuz ve anlaştığımız konulardan bir tanesi' diye konuştu ve devam etti:

'İki ülkede bilgi ve teknoloji parkları kurulması ve bilim alanında çalışan şirketlerin kurulması müzakeremizin konularından bir tanesiydi.

"İki ülke arasında doğal gaz ihracatı konusuyla ilgili bulunan 25 yıllık anlaşmanın süresinin uzatılması konusu da iki taraftan vurgulandı ve takip edeceğimiz konular arasında. Bunun süresinin uzatılmasıyla doğal gaz ihracatı hacmi yeni bir boyuta ulaşacaktır. Bugünkü toplantımızda yatırım konularının geliştirilmesi de ele alındı."

Astana Süreci: Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinde neler var?

Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinde, "Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütleri ve bunlarla iltisaklı farklı isimlerdeki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır." ifadelerine yer verildi.

Türkiye, İran ve Rusya arasında Tahran Uluslararası Konferans Salonu'nda düzenlenen "Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı"nın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in ortak açıklaması yayımlandı.

Açıklamada, devlet başkanlarının, Suriye'de sahadaki güncel durumu ele aldığı, 1 Temmuz 2020'de video konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendirdikleri ve aralarında varılan mutabakatlarla dışişleri bakanlarının ve temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca, üçlü iş birliğini güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurguladıkları belirtildi.

Liderlerin, ayrıca son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele aldıkları ve Astana sürecinin, Suriye krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yaptıkları kaydedildi.

Devlet başkanlarının, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurguladıklarına yer verilen açıklamada, liderlerin, bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin söz konusu ilkeleri zayıflatmaması gerektiğine işaret ettikleri bildirildi.

Suriye'nin kuzeyindeki durum

Liderlerin, Suriye'nin kuzeyindeki durumu ele aldıkları, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunun vurgulandığı, bu yöndeki çabalarını koordine etme hususunda mutabık kaldıkları belirtilen açıklamada, "Devlet başkanları, Suriye'ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasa dışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir." denildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

"Devlet başkanları, uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden iş birliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve sahada sükunetin sağlanması için İdlib'le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil olmak üzere, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi ve çevresindeki durumdaki normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek hususunda mutabık kalmışlardır."

Suriyelilere yönelik yardımları artırma çağrısı

Suriye'deki insani durumdan duydukları derin endişeyi de liderlerin kaydettiğine yer verilen açıklamada, şöyle devam edildi:

"Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını artırmaları çağrısında bulunmuşlardır."

Liderlerin, Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 Sayılı Kararı çerçevesinde, BM'nin kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit ettikleri aktarılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesinin müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını yinelemişlerdir. Komite'nin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Anayasa Komitesinin faaliyetlerini herhangi bürokratik ve lojistik engel olmaksızın sürdürebilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir."

Astana formatının ilgili çalışma grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarının liderlerce altının çizildiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Devlet başkanları, çalışma grubunun, Suriyeli taraflar arasında güven inşa etmekteki etkisini ve gerekliliğini kanıtlayan özgün bir mekanizma olduğunun altını çizerek, tutukluların serbest bırakılması konusundaki çalışmalarını sürdürmeye, cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konusundaki faaliyetlerini görev tanımına uygun olarak genişletme kararlılıklarını açıklamışlardır. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma, bu şahısların yeniden yerleşimleri ve günlük normal yaşamlarının tesis edilmesi için uygun katkılar sağlama ve yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma; bu meyanda, temel altyapının restorasyonu da dahil olmak üzere, özellikle su, elektrik, sanitasyon, sağlık, eğitim tesisleri, okullar, hastaneler ile uluslararası insancıl hukuka uygun insani mayın faaliyetleri dahil erken toparlanma projeleri aracılığıyla Suriye'ye yönelik yardımları artırma çağrısında bulunmuşlardır."

İsrail'in, Suriye'deki askeri saldırıları

Devlet başkanlarının, İsrail'in, sivil altyapı dahil Suriye'deki askeri saldırılarını kınadıkları belirtilen açıklamada, "Devlet başkanları, bu saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye'nin egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 497 Sayılı Kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili BM kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerekliliğini teyit etmişlerdir." ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik iş birliğini artırmak için farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerin de teyit edildiği belirtildi.

Açıklamada ayrıca, Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının 19'uncusunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerin görevlendirilmesinde ve bir sonraki Üçlü Zirvenin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in daveti üzerine Rusya'da gerçekleştirilmesinde mutabık kalındığı kaydedildi.