İbrahim Tanrıkulu Hoca Kimdir?

Ülkemizde kıraat ilmi denildiğinde akla gelen ilk âlimlerden olan Şeyhülkurrâ İbrahim Tanrıkulu Hoca Efendi, 1943’te (anne doğumu 1942) Trabzon’un Of ilçesi Uğurlu Köyü’nde dünyaya geldi. Kur’ân-ı Kerîm okumayı başta babası olmak üzere, köy imamı ve çevresindeki kimselerden öğrendi. Altı yaşına geldiğinde, akrabasından bir hafıza yönelttiği, “Hafızlık nasıl yapılır?” sorusuna aldığı cevap üzerine, 1. cüzün son sayfasını ezberleyerek hafızlığa adım attı. Hıfzını ikmalin ardından Arapça (İslâmî ilimler) okumaya başladı. 16 yaşında ilk kez kürsüye çıktığında, kendi ifadesiyle birçok büyük hocanın dinlemekte olduğunu görünce, kitlelere karşı hitap etme ve ilim yolunda ilerleme cesaretini kazandı.

18 yaşında medrese ilimlerini tamamladı. Askere gitmeden önce Rize’de 1 sene kadar köy imamlığı yaptı. Ankara’da başladığı askerlik vazifesini istek hakkıyla intikal ettiği İstanbul Sağmalcılar kışlasında tamamladı ve İstanbul’da kalmaya karar verdi.

Müezzinlik ve İmamlık Hizmetleri

Vekil imam olarak Küçükçamlıca’da başladığı vazifesini, imam hatip ortaokulunu tamamladıktan sonra Kadıköy Yeldeğirmeni ve Feneryolu Camiilerinde müezzin olarak sürdürdü. Devamında İmam Hatip Lisesinden mezuniyetinin ardından 1975’te Gözcübaba Camii’ne imam olarak atandı. Yüksekokulu bitirdikten sonra üç sene Haseki Dinî Yüksek İhtisas Merkezi’ne devam etti ve burada Şeyhülkurrâ Mehmet Rüştü Âşıkkutlu Hoca Efendi’nin riyasetinde kıraat ihtisası yaptı. Hocasını memleketten itibaren çok sevdiğini ve sırf ondan okuyabilmek için istifa edip Of’a dönmeyi düşündüğünü belirten hoca efendi, hocasının Haseki’ye gelişi vesilesiyle sürura gark oldu.

Gözcübaba yıllarını kendisi için “istiklâl dönemi” olarak tanımlayan hoca efendi, 28 Şubat’tan birkaç ay önce (1996) tesis ettiği Kur’ân kursunda, emekliliğinden (2008) sonra da devam etmekte olduğu Kur’ân tedrisatını başlattı. 28 Şubat’tan sonraki zor dönemde talebe bulmak güçleşince, Anadolu’yu karış karış gezerek kabiliyetli talebeleri toplayıp halkalar tesis etti. Onlarca yıl boyunca tâlim-tecvîd ve tashîh-i hurûf dersleri verdiği gibi kırâat halkaları da kurarak yetiştirdiği kurrâ hâfızlara aşere, takrib ve tayyibe icâzeti verdi.

Annesinin Duası

İbrahim Tanrıkulu Hoca Efendi’nin anlattığına göre, anne ve babası değirmenden dönerken seher vakti uğultu şeklinde bir ses duyarlar ve annesinin suali üzerine, duydukları sesin Kahvecioğlu olarak anılan Hafız İbrahim’in Kur’ân tilâveti olduğunu öğrenirler. Annesi bunun üzerine: “Oğlum olursa adını İbrahim koyacağım ve hâfız edeceğim” der. İbrahim Tanrıkulu Hoca Efendi bu sebeple kendisini, “Annemin Duasıyım” şeklinde ifade eder. Çocuğunun âlim ve salih olmasını isteyen annelere seher vaktinde çokça dua etmelerini ve müstakim şahsiyetlerden çocuklarının istikbali için dua talebinde bulunmalarını tavsiye eder.

Bir Şâha Kulam Kim Kulu Sultân-ı Cihandır Bir Şâha Kulam Kim Kulu Sultân-ı Cihandır

Aile Eğitiminin Önemine Dair Beyanları

Nasihatlerinde daima Ehl-i Sünnet’e bağlılığa dikkat çeken Şeyhülkurrâ İbrahim Tanrıkulu Hoca Efendi, eğitim ve şahsiyet gelişimi ve istikametin muhafazasında en önemli noktanın doğru telkinler olduğuna ve bunda da en etkili kurumun aile olduğuna vurgu yapar. Ailevî telkinler olmaksızın istikameti bulan ve muhafaza edebilen kişilerin sayısının pek az olduğunu tekrar tekrar hatırlatır.

Kız Talebelerin Yetişmesi

Haseki Eğitim Merkezi’nde okumaya başladığı sene kızını Bağlarbaşı’ndaki İlim ve Fazilet Vakfı’na verdiğini belirten hoca efendi, bir Cuma günü haftalık izin için kızını almaya gittiği sırada dönemin Üsküdar müftüsünün telkinleri üzerine burada ders vermeye başlar. İlerleyen dönemde Tuba Kız Kur’ân Kursunda da eğitim verir ve yekûnde 15 sene boyunca tâlim-tecvîd, tashih-i hurûf ve kırâat ilimlerinde kız talebe okutur.

Talebe yetiştirmeye hâlen devam eden hocamızın icazet verdiği talebeleri arasında çeşitli meslek dallarında önemli mevkilere gelmiş şahsiyetlerin yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosunda her seviyede pek çok din görevlisi bulunmaktadır.

Adı yurdun muhtelif bölgelerindeki Kur’ân Kurslarına verilmiş olan ve şimdilerde hastalığı sebebiyle tedavi gören hocamıza âcil ve kâmil şifalar diliyor, talebelerini kendisine hayru’l-halef kılmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ediyoruz.

Kaynak: beşeriyet.com