Muslim Port Haber Merkezi | Mahmut Muslihan

7 Ekim’de Filistin direniş hareketi Hamas, İsrail’in işgali ettiği topraklara yönelik operasyon gerçekleştirdi. Aksa Tufanı ismini verdiği operasyonla Hamas, İsrail’in derinliklerine kadar girip, gizli bilgilerin yanı sıra İsrail istihbarat ve ordusunda görev yapanların esir duruma düşmesine neden oldu.

Gerçekleştirilen operasyon dünya basınında akademisyenler, yazarlar, askeri uzmanlar tarafından oldukça tartışıldı. Hamas’ın kendi öz iradesiyle bu beceride bir operasyon yapamayacağını iddia edenler, İsrail istihbarat servisi Mossad’ın yönlendirmesi sonucu böyle bir faaliyet içinde bulunduğunu tezini savundu. 7 Ekim İsrail’in 11 Eylül’ü müydü? Bu fikir kendisine ciddi anlamda taraftar topladı.

Bölgede müzik festivalinin yer alması, İsrailli askerlerin ciddi kayıplar vermesi ve İsrail istihbaratının müdahalede yetersiz kalması olayın bilinçli bir kurgu olma ihtimalini gün yüzüne çıkardı. Ele geçirilen bölgelerde sokak savaşlarının yaşanması, görüntülerin dünya basını ile paylaşılması İsrail’in yaşadığı dehşetin olumlu açıdan başka bir değerlendirmesi olarak okunabilirdi.

Direniş grupları, İsrail üssüne yaptığı operasyonda İsrail ordusu ve Mossad bünyesindeki çok sayıda personelin gizli bilgilerine ulaştı. Gizli bilgilere ulaşıldığı noktasında Hamas Liderlerinden Halid Meşal katıldığımız bir toplantıda benzer açıklamada bulundu.

Moro Müslümanları, Filipinler Yüksek Mahkemesi'nin Kararıyla Bir Eyalet Kaybediyorlar Moro Müslümanları, Filipinler Yüksek Mahkemesi'nin Kararıyla Bir Eyalet Kaybediyorlar

Aksa Tufanı operasyonu neticesinde İsrail, hem iç kamuoyunda hem de uluslararası arenada dokunulmazlık mitinin yıkılmasıyla karşı karşıya kalmıştır. Caydırıcı güce sahip olduğu istihbarat servislerinin başarısızlığı dünya medyasında yer edinmişti.

İsrail İstihbarat Düşüncesi

İsrail istihbarat servislerinden öncelikli rol Mossad’a aittir. İsrail aleyhine oluşan raporlar Mossad kordinesinde diğer istihbarat servisleriyle çek edilmektedir. Risk durumunda tehdit tanımlanır, karar verilir ve harekete geçilir.

İsrailli yetkililerin Aksa Tufanı Savaşı devam ederken istifa etmeleri ve yaptıkları açıklamada süreçteki başarısızlığa dikkati çekmeleri olayın bakış açısı yönünü yansıtmaktadır. İsrail istihbarat tarihindeki önemli olaylar ele alındığında ‘devlet refleksinin’ askeri akla bizzat önem verdiği görülmektedir. İsrail’in önemli casuslarından Eli Cohen’in cesedini Suriye’den almak için birçok kez temas kurmuş hatta bazı iddialara göre düzenlediği operasyonlarda başarısız olmuştur. Özellikle istihbarat alanındaki pr hakimiyetiyle ön planda olan İsrail’in 7 Ekim saldırının bizzat içinde yer almasının tutarlı bir yanı bulunmamaktadır. 

Nazi Almanyasında görev alan askerleri dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlediği operasyonlarla İsrail’e getirip yargılayan sistem, 7 Ekim’de dünyaya yara almış, küçük duruma duşmüş bir istihbarat profili vermemek için elinden geleni yapacağı düşünülebilir.  Özellikle İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın İsrail’in çıkarlarını koruyacağına dair mottosu 7 Ekim operasyonuyla çökmüştür.

İsrail, diğer ülkelere kıyasla tehdidi içerisinde, işgal ettiği topraklarda barındıran bir coğrafi konuma sahiptir. Gazze, Batı Şeria ya da farklı yerler,  İsrail toprakları olarak kabul edilen bölgelere her an operasyon yapabilecek kuvvete sahiptir. Bu coğrafi bütünlük istihbarat dizayn anlayışını beraberinde getirmektedir. 7 Ekim operasyonuyla İsrail’in ‘iç bölgeleri’ sayılan yerlerden gelen saldırılar, İsrail’in iç istihbarat servisi Şin-Bet gibi kurumların da zafiyeti olduğunu göstermektedir.

İsrail İstihbaratı Konusunda Neler Söyleniyor?

İsrail’in kendi vatandaşlarını koruyamadığı fotoğraflarla anılması, tartışmasız istihbarat zaafiyetini barından temel sorunlarından biridir.  İsrailli yetkililer yaptıkları açıklamalarda bu işi pekiştirmektedirler.

İsrail eski Genelkurmay Başka Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Uzi Dayan verdiği demeçte  “İsrail yönetimindeki hamaset söylemleri devam edecek, ‘biz daha güçlüyüz ve gizlediklerimiz görünenden daha güçlü’ şeklinde bilmeceler sürdürecektir” dedi.

İsrail İstihbarat Birimi 8200’ün eski bir üyesi Eliyahu Yossian ise, “Filistinliler, Hamas’ın savaşı kazanacağına inanmakta haklılar” ifadelerini kullandı.

İki askeri yetkilinin ifadeleri, İsrail’in manipülasyon teknikleriyle ifşa olan yönlerini örtmeyi amaçlamaktadır.

İsrail haber sitesi Israel Hayom, Hamas'ın istihbarat ve siber yeteneklerinin keşfedilmesinin ardından İsrail istihbarat kurumlarında bir "şaşkınlık hali" yaşandığını bildirdi. Haber sitesine göre, Hamas, 7 Ekim'de Aksa Tufanı Operasyonu'nu başlatmadan önce İsrail'in Gazze sınırındaki yerleşimlerinde bulunan onlarca kamerayı hackledi ve siber yeteneklerini kullanarak İsrail askerlerinin telefonlarını ele geçirdi.

The Jerusalem Post gazetesinin ismini açıklamadığı bir emniyet yetkilisine dayandırdığı haberde ise Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf ile Hamas'ın Gazze sorumlusu Yahya Sinvar'ın, İsrail istihbaratının kendilerini takip ettiğini bildiği ve kendi aralarında mesaj aktarımı için gizli yöntemler kullandığı belirtildi. İsrail ordusundan ekiplerin 2018'de "Hamas'ın kalesi olan" mekanlara dinleme cihazları yerleştirdiği aktarılan haberde, İsrail'in, dinleme yaptığını zannettiği sırada Hamas'ın bunları çoktan ortaya çıkarıp söktüğü kaydedildi. Haberde, Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN), iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ve dış istihbarat teşkilatı Mossad'ın bunun farkına varmadığı aksi takdirde (7 Ekim'de) sınırı korumasız bırakmalarının mümkün olmadığı dile getirildi.

The Guardian’da yer alan haberde İsrail ordusu, savaş alanında ve Gazze'deki savaşçılardan ele geçirdiği çok sayıda telefon, not defteri ve belgeyi inceledikten sonra Hamas'ın 7 Ekim saldırısı öncesinde İsrail içindeki casuslarının yardımıyla ayrıntılı haritalar hazırladığını ve yıllarca planlama yaptığı sonucuna vardı. Söz konusu belge  İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) Amshat askeri istihbarat birimi tarafından yayınlandı.

Raporlardan anlaşılacağı üzere İsrail istihbaratı,  espiyonaj faaliyetlerinde yeterince başarı sağlayamamıştır. İstihbarata karşı koyma noktasında da yeterince müdahalede bulunamayan İsrail, tarihinde unutamayacağı bir operasyonel  zafiyet bırakmıştır.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi'nin yayımladığı 2024 Yıllık Tehdit Değerlendirmesi raporunda ise İsrail’İn istihbaratına  değinildi.  Raporda, "7 Ekim saldırılarını İran'ın düzenlemediği ya da önceden bilmediği" ifade edildi.Bu gelişmeler çerçevesinde İsrail’in Hamas’ı kasıtlı olarak yönlendirdiği iddiası ortadan kalkmaktadır.

New York Times da 7 Ekim'deki saldırının planını gözler önüne seren 40 sayfalık Eriha Duvarı kod adlı bir belgeye ulaştı. Araştırmaya göre bu belge bir yıldan uzun bir süredir İsrailli yetkililerdeydi fakat yetkililer ve uzmanlar Hamas'ın kapasitesinin saldırıyı yapmaya yetmeyeceğini öngördü. Kamuoyu ile paylaşılan bu bilgiler akıllara ‘Mossad kendini kurtarmaya mı çalışıyor?’ sorusunu getirdi. Basına yansıyan belgelerde Mossad’ın operasyonu bildiği fakat bu derece şiddetli olacağını tahim etmediği resmediliyordu. Hamas’ın başarısına burada da gölge düşürülmek isteniyordu.

Mossad’a yakın yazar Ronen Bergman kaleme aldığı yazısında, Hamas’ın planıyla ilgili belgeler, saldırı sırasında geçilen görüntüler ve güvenlik yetkilileriyle yapılan röportajlar, Hamas Hareketi’nin İsrail ordusunun nasıl hareket ettiği, bazı birliklerin nerede konuşlandırıldığı ve hatta takviye kuvvetlerin gelmesi için ne kadar süre gerektiği konusunda şaşırtıcı derecede fazla bilgiye sahip olduğunu gösterdi vurgusunda bulundu. Mossad’a yakın isimlerden dahi yapılan eleştirilen 7 Ekim’in istihbarat başarısızlığı sayılması anlamına geliyordu.

İsrail’in Esir Vatandaş Davranışı

Hamas’ın Aksa Tufanı raporu incelendiğinde operasyonun hangi amaçla yapıldığı anlaşılmaktadır.

Hamas raporunda, “silahlı direniş de dahil olmak üzere işgale her türlü yolla direnmek, kanunlar ve dinler tarafından garanti altına alınan ve uluslararası kanunlarla da onaylanmış meşru bir haktır” ifadesini kullanmaktadır. Hamas ayrıca, Yüzyılın Anlaşması ile Filistin hassasiyetini kaybeden ülkelere yaptı son hamleyle yeniden manevra şansı vermiştir. İsraille normalleşme anlaşmaları Filistin direniş gruplarının hareket alanını kısıtlamış, halkların tepkilerini görmemezlikten gelmiştir.

Filistin’deki dreiniş yanlısı kişileri belirleyip operasyonlar düzenleyen İsrail istihbaratı, 7 Ekim günü kendi vatandaşlarını katledecek kadar ileri bir boyuta ulaşmıştır.

İsrailli savaş pilotu Yarbay Erez, 7 Ekim'de Hamas'ın saldırısında, İsrailli sivillerin esir olarak Gazze'ye götürülmelerini önlemek için ordunun, esirleri de öldürmeyi öngören "Hannibal Protokolü"nü bir noktada uyguladığının anlaşıldığını söylemişti. Esir olmaları adına kendi vatandaşlarını öldüren İsrail geçmişte de esir takasıyla askeri kimliğe önem verdiğini göstermişti. İsrail askeri Gilad Şalit, 2011 yılında beş yıllık tutsaklığının ardından 1027 Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında özgrlüğüne kavuşmuştu.

Mossad’ın, Hamas’ın elinde bulunan İsrailli esirleri geri getirmek için gerek ABD’li muhataplarıyla gerekse bölge ülkeleriyle temas kurmaktadır. İsrail askeri birimlerinin İsrailli esirlerin tutulduğu yerlere yönelik düzenlediği bombardımanda bazılarının hayatını kaybettiği bildirilmektedir. Hamas’ın elinde bulunan esirlerin İsrail lehine hangi durumda tutulmasına İsrail hükümeti karar vermektedir. En azından Netanyahu’nun istifasının istenmesi bağlamında başlayan eylemlerin gerekçesi budur. Netanyahu hükümeti ile Mossad yetkililerinin sonuca ulaşma noktasında tartışma yaşadığı medyaya yansıyan bilgiler arasında yer almaktadır. Mossad, başarısız bir Gazze operasyonu ve esir olmuş onlarca İsrailli karşılığında ne almıştır? 7 Ekim , programlanmış bir istihbarat operasyonu hipotezini çürütmüştür.

Sonuç

Hamas’ın Aksa Tufanı eylemi,  normalleşme anlaşmalarının arkasındaki mimar olan İsrail istihbarat servisi Mossad’ın imajına zarar vermiştir. Operasyon hem diplomatik açıdan hem askeri açıdan Mossad’ın ördüğü ağın bozulmasına neden olmuştur. İsrail istihbaratı, İsrail yöneticilerinin sunduğu üç kavramı vadedemediklerini başarısızlıklarıyla deklare etmiştir.

İsrail yönetimleri, işgal ettikleri  topraklarda yaşayan İsraillilerin güvenliğinin, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha iyi bir pozisyonda olduklarını dile getirirler.  Can güvenliği ilk sırada yer almaktadır. Yöneticiler, İsrail’de yaşayanların, refah içinde, ekonomik zorluklarla karşılaşmadan hayatlarını devam ettirebileceklerini ifade ederlerdi. Vadedilen üçüncü kavram ise adaletti. Bölgede yaşayan İsrailliler dünyanın çeşitli yerlerinde mağdur oldukları duruma, çifte standardın oduğu bir zemine  bu topraklarda düşmeyeceklerdi.  7 Ekim operasyonuyla dünyanın  farklı yerlerden göç ile İsrail’e getirilen Yahudilere verilen sözler de itibarsızlaştırılmış oldu. İsrail’in inanç bazıda referans gösterdiği doktrin çöktü. İsrail’in uluslarası alanda küçük düşürülmesinin altına yatan en önemli etkenin istihbarat olduğu görüldü.

Editör: Muslim Port