Birleşmiş Milletler'in (BM) en yüksek mahkemesi olan ve İsrail'in Filistin topraklarını işgali yasa dışı olarak tanımlayan Uluslararası Adalet Divanı'nın merkezi de Lahey kentinde bulunuyor.
Aralarında Uluslararası Af Örgütü, Save the Children (Çocukları Kurtarın) ve Sınır Tanımayan Doktorlar'ın da bulunduğu insan hakları grupları ve yardım kuruluşları, kırmızılara bürünmüş barışçıl kalabalığın 100 binden fazla olduğunu tahmin ederken, organizatörler bunu ülkenin son 20 yıldaki en büyük protesto gösterisi olarak nitelendirdi.
Hollanda'nın siyasi başkentinin sokakları yaşlılar, gençler ve hatta ilk protestolarına çıkan bebeklerle dolup taştı.
Yürüyüşe kocası ve 12 haftalık kızları Dido ile birlikte katılan öğretmen Roos Lingbeek, "Umarız bu hükümet için bir uyanış çağrısı olur," dedi.
Yürüyüş, geçen yıl yargıçların İsrail'e Gazze'de ölüm, yıkım ve herhangi bir soykırım eylemini önlemek için elinden geleni yapma emri verdiği BM Uluslararası Adalet Divanı'nın merkezi olan Barış Sarayı'nın önünden geçti.
Protestocular, hükümetin belirlemede başarısız olduğunu söyledikleri kırmızı çizgiyi sembolik olarak oluşturmak için Lahey şehir merkezinde 5 kilometrelik bir yürüyüş yaptı.
Uluslararası Af Örgütü'nden Marjon Rozema, "Hollanda hükümetine çağrıda bulunuyoruz: Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarında soykırım, savaş suçları ve yapısal insan hakları ihlallerinden suçlu olduğu ve yardım malzemelerine erişimi engellediği sürece İsrail'e siyasi, ekonomik ve askeri desteği durdurun," dedi.
Hollanda'nın İsrail'e yönelik politikası, Hollanda'nın kırılgan koalisyon hükümetinde bölünmelere neden olan pek çok konudan sadece biri.
Aşırı sağcı lider Geert Wilders katı bir şekilde İsrail yanlısı ve göçmen karşıtı Özgürlük Partisi ile ülke parlamentosunda en fazla sandalyeye sahip.
Wilders, X'te yaptığı bir paylaşımda, protestocuları Hamas'ı desteklemekle suçladı ve onları "kafası karışık" olarak nitelendirdi.
Geçtiğimiz hafta ise azınlıktaki merkez sağ Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi'nin (VVD) dışişleri bakanı Caspar Veldkamp, insani yardıma yönelik ablukasının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ileri sürerek Avrupa Birliği'ni İsrail ile yapılan ticaret anlaşmasını gözden geçirmeye çağırdı.
Wilders ise bu çağrıyı "kabine politikasına hakaret" olarak nitelendirerek karşılık verdi.