Bekir Sıtkı Şirin

İşgalci İsrail rejimi her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan-ı Şerif'te Filistin'de Müslümanlara çeşitli zulümlerde bulundu. Yahudiler tarafından kutlanılan 'Pesah Bayramı'nın Ramazan ayına denk gelmesi bölgedeki gerilimi artırırken Filistinli Müslümanlar ortaya koydukları direnişle kirli ellerin Mescid-i Aksa'ya ulaşmasını engelledi. Filistin topraklarında tüm Müslümanların temsil edildiği bir izzet mücadelesi verilirken Araştırmacı Gazeteci Salih Eser ile bölgede yaşananları konuştuk. Milli Gazete 'Kriz Masası' köşesine konuk olan Eser, 'Filistin-İsrail çatışması'ndan kimi bölge ülkelerinin İsrail ile 'normalleşme' anlaşmasına varmasına dek çeşitli hususlarda dikkat çeken ifadeler kullandı.

Araştırmacı Gazeteci Salih Eser ile gerçekleştirdiğimiz röportaj şu şekilde:

İsrail rejimi her Ramazan ayında olduğu gibi bu yıl da Filistinlilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu yıl yaşanan gerginliğin temelleri nedir?

Yahudi İşgalciler Zeytin Toplayan Filistinlilere Saldırdı Yahudi İşgalciler Zeytin Toplayan Filistinlilere Saldırdı

'FİLİSTİNLİLERİN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ YOK'

İsrail'in saldırılarının rutin bir hale bürünmesinin sebepleri nelerdir?

* İsrail yönetiminin Siyonizm ideali. Filistin topraklarının tamamının işgal edilme arzusudur. Mescid-i Aksa'ya yönelik Yahudilerin baskınlarının sayısı son dönemde artırılmış ve artık her gün bir baskın düzenlenir hale gelmiştir. Bunun yanı sıra Kudüs'ün tarihi Müslüman mahalleleri Şeyh Cerrah ve Silvan başta olmak üzere birçok semtinde Filistinliler güç kullanılarak ve uydurma mahkeme kararları ile yıllardır yaşadıkları evlerinden çıkarılmaya çalışılıyor. Bununla da yetinmeyen işgal yönetimi bu mahallelere Yahudileri taşıyarak iskan ediyor ve bu Müslüman mahallelerinin Yahudileştirilmesini sağlıyor. Şunu söylemek gerekir ki, kendi topraklarında yaşayan yaklaşık 5 milyon Filistinlinin can ve mal güvenliği yoktur. En acı durum ise yıllardır tüm terör tanımlarını uygulamaktan çekinmeyen İsrail'in, Filistinlilerin kendini savunma hakkını sözde terörize eylem olarak dünyaya sunmasıdır. Tabi en büyük ilhamı da özellikle son dönemde normalleşme yarışına giren Arap ve İslam ülkelerinin sessizliğe teslim olmasından almaktadır.

'İSRAİL KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMİYOR'

İsrail'in Gazze ile bir savaşa girme noktasında endişeli olduğuna dair yorumlar yapılıyor uluslararası medyada... Bu teze katılıyor musunuz? Sizce bu durumun sebebi nedir?

İsrail'in diğer Filistin topraklarında olduğu gibi Gazze'ye saldırma olasılığı da masada hep var. Ancak geçtiğimiz yıl Gazze'ye yönelik 11 günlük saldırılar sırasında Gazze'nin gösterdiği direniş onları hedeflerinden saptırdı. İlk kez uzun menzilli füzelerle Tel Aviv'in üst üste vurulması, kendilerince aşılmaz dedikleri Demir Kubbe savunma sistemlerinin çok kez delinmesi ve Yahudilerin artık kendilerini işgalci oldukları topraklarda güvende hissetmemeleri gibi sebepler İşgal yönetiminin on kez düşünmesine neden oluyor. 'Kudüs Kılıcı Operasyonu' birçok denklemi değiştirdi. Üstelik bu operasyonun Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınlar ve Şeyh Cerrah Mahallesi'ne yönelik saldırılardan dolayı Filistin direnişi tarafından başlatılmış olması da işgal rejiminde caydırıcılık oluşturuyor. Artık işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik her ihlale ilk tepki Gazze Şeridi'nden geliyor. Gazze'nin silahlı direnişle işgal altındaki Filistinlilere destek olmasının bu bölgelerde yaşayanlara da güç kattığını gözlemlemek mümkün. Zira Yahudi basınında, bu bölgelerdeki işgal güçlerine karşı direniş eylemlerinde artış ortaya çıkmasında Gazze direnişinin etkisinin büyük olduğu sürekli yazılmakta. Bu da İsrail'in tedirginliğini artırmaktadır.

'İSLAM TOPLUMU SİYONİZM'İN
PROPAGANDA SİLAHINA KARŞILIK VERMEK DURUMUNDADIR'

İsrail'in kimi İslam ülkeleriyle gerçekleştirdiği 'normalleşme' sürecinin Filistin üzerindeki yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 'Normalleşme' süreçleri, Filistin'in geleceğini tehdit ediyor mu?
İsrail, işgal ettiği topraklar ve dışındaki 15 milyonluk nüfusuyla en azınlık topluluklardan biridir. Ancak uluslararası propaganda ağlarındaki etkinliğinden dolayı, kendi topluluğunu ve sözde gücünü çok daha fazla gösterme eylemine dönüştürmektedir. Bu noktada en büyük korkusu da, dünya genelinde karşı kamuoyu oluşturulması, karşı propaganda yürütülmesidir. Muhatabındaki ülkelere çeşitli ekonomik, silah, tarım, doğalgaz vb. ticari ilişkilerini de kullanarak propaganda gücünü sürekli elinde tutma gayreti içerisindeler. Tam da bu noktada İslam toplulukları öncelikle Filistin topraklarındaki her gelişmeye hızlı refleks göstererek propaganda silahına karşılık vermek durumundadır. Ülkemizde sindirilmeye çalışılsa da dünya genelinde bu refleks ortaya koyuluyor. İngiltere'den Malezya'ya milyonları sokaklara döken eylemler İsrail'i çoğu zaman çaresiz bırakmaktadır. Siyonizm karşıtı eylemler artık Amerika'nın göbeğinde de sergilenmektedir. Dünyaca tanınan aktörler dahi vahşetlere karşı durabilmektedir.

'İİT VE ARAP LİGİ GİBİ OLUŞUMLAR CAYDIRICILIK OLUŞTURMUYOR'

Ancak aynı minvalde ülkelerin bu refleksi gösterebildiğini söylemek mümkün değildir. İsrail'le Necef'te, Kahire'de yapılan normalleşme zirveleri acıdır ki, İslam ülkeleri arasında yapılamamaktadır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi gibi topluluklarda caydırıcı eylemlerde bulunamamaktadır. Bu çaresizlik İsrail rejiminin en büyük ilham kaynağını teşkil etmektedir. Dahası İslam ülkeleri arasındaki ayrışmalarda bile artık İsrail taraf teşkil etmektedir. Ben, işgal ettiği topraklara taşıdığı Yahudilerin sorunlarının üstesinden gelemeyen, sürekli kan ve kaos ortamından beslenen ve bu nazarla sınırlarını dahi resmen ortaya koy-a-mayan İsrail'in en büyük hasmının da yine Siyonizm ideali olduğu kanaatindeyim. Bu işgalci, yayılmacı yapı üç yılda beş defa seçime gitmiş yönetim çıkaramamıştır. Şimdi Mescid-i Aksa baskınları sonucunda Arap Partisinin Knesset üyeliğini dondurması yine meclisin açılmasıyla da devam ederse krizi beraberinde getirecek ve yine başsızlığa sürükleneceklerdir.

'BİNLERCE İNSAN OMUZ OMUZA DİRENİŞ GÖSTERDİ'

Siyonistlerin gerçekleştirdiği tüm çalışmalara rağmen Tapınak gruplarının Mescid-i Aksa'da kurban kesme hayali gerçeğe dönüşmedi. Aynı zamanda İsrail'in her türlü zulümlerine rağmen Mescid- Aksa'da on binlerce Müslüman teravih ve Cuma namazlarını eda etti. Filistinlilerin ortaya koyduğu direnişi nasıl yorumlarsınız?

Filistinliler İslam dünyası için tarihi bir görevi ifa ediyorlar. Müslümanların ilk kıblesi ve en büyük kutsallarından Mescid-i Aksa'yı ve göz bebeği Kudüs'ü canla başla savunuyorlar. Üstelik tüm imkansızlıklara ve destekten yoksun olmalarına rağmen… Dünyamızın olduğu gibi bu mübarek topraklarda tarihi bir süreçten geçiyor. Onların bu kadim duruşları tarih arenasında da çoktan yer edinmiştir. Aynı duruşu bu yıl Ramazan ayında da gördük. Filistin topraklarının hemen her yerine yayılan İsrail'in son provokasyonu Yahudilerin hamursuz bayramı ve kurban kesme ritüellerini Mescid-i Aksa'da yapma çağrıları oldu. Tam da bu noktada bu Siyonist eyleme karşı Filistinliler yine hızla organize olarak Ramazan ayının ilk gecesinden itibaren Mescid-i Aksa'da ribata başladılar. Yani ilk kıblemizde nöbete başladılar. Her gün binlerce insan omuz omuza işgal rejimine ve kirli eylemlerine karşı direniş gösterdi. Bu duruşun neticesinde de bu yıl da hamursuz bayramı bahanesiyle Mescid-i Aksa'da ayin yapma girişimini de savmış oldular.