Muslim Port Haber Merkezi | Büşra Zehra Çamdalı

7 Ekim 2023 olaylarından etkilenen İsraillilere destek veren İsrail'li psikolog Shapira-Berman "Durum iyi değil, herkesin ruhsal sağlığı kötüleşiyor."

Yayın Otoritesi: İsrail İşgal Ordusu Gazze'deki Operasyonların Sona Erdiğini Siyasi Liderliğe Bildirdi Yayın Otoritesi: İsrail İşgal Ordusu Gazze'deki Operasyonların Sona Erdiğini Siyasi Liderliğe Bildirdi

İsraillilerin mental sağlığı ve Aksa Tufanı savaşının başlangıcından bu yana artan psikolojik bozukluklarından bahseden raporlar çoğalıyor. Bu durum, İşgalci İsrail’in bu gelişmelerle nasıl karşılaştığı ve Filistin direnişin İsrail toplumunda meydana getirdiği etkiyi sorgulamak için bir neden oluşturuyor.

İŞGALCİLERDE PSİKOLOJİK RAHATSIZLIK İSTİLASI

Hiç şüphesiz ki, İslami Direniş Hareketi Hamas’ın geçtiğimiz yılın ekim ayında Gazze Sınırı’ndan işgal yerleşkeleri ve askeri hedeflere yönelik gerçekleştirdiği ‘Aksa Tufanı’ operasyonunun ruhsal etkileri, Yahudi toplumunu genel olarak etkiledi. Bir İngiliz tıp dergisi olan ‘The Lancet’te yayımlanan bir çalışma, olayın ilk gününden itibaren acil psikiyatrik yardım hattı ‘Arane’nin yoğun bir şekilde meşgul olduğunu, Kasım ayı sonlarına kadar da arama sayısının 50 bine ulaştığını ortaya koydu. İşgalci devletin Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü’ne göre, 100 bin İsrailli de psikolojik şok geçirdi.

İsrail Sağlık Bakanı’na göre, “İsrail” tarihinin “en büyük ruh sağlığı krizi” ile karşı karşıya. Bu durum, İsrail işgal hükümetini geçen ocak ayında, ruh sağlığı sektöründeki kaynakları 1.4 milyar İsrail şekeli (381 milyon dolardan fazla) artırmaya yönlendirdi. Bu ilgi, “İsrail”in ruh sağlığı doktorlarındaki ciddi eksiklikle de bağlantılıdır, çünkü her 11,705 İsrailli için sadece bir psikiyatrist doktor bulunmaktadır. 7 Ekim’den sonra durum daha da kötüleşti, çünkü onlarca psikiyatrist, maaşlardaki düşüş ve ağırlaşan iş yükü nedeniyle -300 bin ruhsal hastanın yoğun olduğu bir çalışma ortamını terk ederek- İngiltere’ye göç etti. Bu büyük sayıda İsrailliyi etkileyen ruhsal hastalıklar, endişe, depresyon, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, cinsel performans düşüklüğü ve travma sonrası stres bozuklukları arasında çeşitlenmektedir. “Dünya Sağlık Örgütü”nün İsrail temsilcisi şöyle diyor: “Artık insanlar güvende hissetmiyor ve bu onların modern tarihlerinde görülmemiş bir değişiklik.”

İşgal ordusu, askerlerin mental durumuyla başa çıkmak için, ilk kez askerlerine özel bir psikolojik destek telefon hattı kurdu ve bu hat 3 ay içinde 3 binden fazla arama aldı. Ayrıca İsrail, Gazze şeridindeki savaş alanlarına yakın konumdaki askerlerine hızlı dönüş sağlamak için iki psikolojik sağlık merkezi de kurdu. Bu merkezler, Aralık 2023’ün başına kadar, İsrail işgal ordusunun özellikle 200 kişisi İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı ve  işgalinin ilk üç haftasında olmak üzere yardıma ihtiyaç duyan 2000 askerine hizmet verdi.

Geçen Ocak ayında, İsrail işgal ordusu, 9000 askerin psikiyatrist subaylara başvurduğunu duyurdu. Aynı zamanda bunların içinde 1500 askerin sürekli tedaviye ihtiyaç duyar durumda olduklarını da ifade etti. Aynı ay içinde, savaşın başından bu yana 900 asker, travma sonrası stres bozuklukları tedavisi için uzman rehabilitasyon merkezlerine yönlendirildi ve bunlardan 90’ı psikolojik ve ruhsal durumları nedeniyle ordudan tasfiye edildi. İşgal ordusundaki psikolojik durumların bir örneği olarak, savaştan dönen bir asker, gördüğü kabus sonrasında uyanarak odasında ateş açtı ve yanındaki askerlere zarar verdi.

 AKSA TUFANI’NIN DERİN ETKİLERİ

Görünen o ki Aksa Tufanı’nın etkileri, sadece ölüm, yaralanma ve esir alma ile de sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda Direniş’in neden olduğu psikolojik travmalar da bu etkiler arasında yer alıyor. Bu durum, İsrail işgal yönetiminin temelini oluşturan “güvenlik ve refah sağlama” fikrini ciddi bir şekilde sarsabilir görünüyor.

Dikkat edilmelidir ki İsrail’de psikolojik rahatsızlıkların ve güvensizlik duygusunun artışı göz ardı edilemez boyuttadır. Zira “İsrail” düşüncesi, dünyanın dört bir yanından Yahudi göçmenleri kendine çekme temelinde yükselir ve -çoğunlukla- vaatlerinin özü ise güvenlik ve refah sağlamaktır. Ancak korku ve psikolojik yıkım “fırtınası” ile birlikte bu fikir gittikçe şüpheli bir hale geliyor.

Öte yandan, 7 Ekim olayları sonrasında İsrail vatandaşlarının işgal altındaki Filistin topraklarını terk etme ve göç eğilimlerinde de bir artış gözleniyor. Kasım 2023’ün sonuna kadar 370 bin İsrailli topraklarını terk etti. 4 Şubat günü, sadece bir günde, 30 bin İsrailli bölgeyi terk etti. Yahudilerin İsrail’in işgal ettiği topraklara göç sayısı aylık ortalama 4.500 kişiyken, Aksa Tufanı’nın başlangıcından Aralık 2023’e kadar sadece 2.000 Yahudi geldi. Bu göç ve terk, savaşın da etkisiyle birlikte, İsrail’in temelini ve kuruluş fikrini ciddi şekilde tehdit ediyor ve bu durum İsrail’in, nüfusunu oluşturmak adına başvurduğu en temel öğe olan “Yahudi göçmenleri” kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

Öte yandan İsrail Askerlik Yasası’na göre, gerçek bir psikolojik hastalığı olanlar askere alınmaz. Bu nedenle, mevcut savaş sırasında İsrail toplumunda psikolojik rahatsızlığa sahip kişilerin sayısının büyük oranda artması ile birlikte İsrail’in büyük bir insan potansiyelini kaybedecektir. Bu da yedek ordu olasılığını şüpheli bir hale geliyor.

Direniş tarafından Tel Aviv’e yönlendirilen füzelerin, binalar ve can kaybı üzerinde büyük bir yıkıcı etkisi olmadığını düşünebilirsiniz; ancak bu füzeler, yayılan dehşet ve umutsuzluk dalgasıyla birlikte İşgalcilerin sözde “güvenli Yahudi vatanı” sözüne yönelik büyük tehdit oluşturuyor.

*Yazımız metras.co sitesinde yayınlanan makaleden çeviri yapılmıştır.

Editör: Muslim Port